Fransa: Altın kafa

John Wooden'in unutulmaz sözüdür, "Zirveye çikmak yetenek, orada kalmak karakter gerektirir" Montpellier bunun sinavini vermeye basladi. Omuzlarindaki yük agir, önlerindeki yol uzun.

Rakip bu hafta zorluydu. Liderlik apoletini takmisken karsilasabilecekleri ekipler içinde en garibi belki de. Lorient'dan bahsediyorum. Lig Kupasi'nda geçen ay Montpellier'yi yenerek dikkatleri üzerlerine çekmislerdi. Ama radarlara girmeleri daha da öncelere dayaniyordu. Sezon basinda daha herkes masaya yeni oturmusken Paris Saint-Germain'i deplasmanda geçmislerdi. O günden sonra bir daha deplasman zaferi alamadilar ama en iyisi bu bahsi pek açmayalim.

Aslinda bir sürpriz daha yasatabilirdiler. Henüz maçinda basinda Kevin Monnet-Paquet'nin gelistirdigi atakta Geoffrey Jourdren'i geçmeye çok yaklastilar, olmadi. Kafalarinda hücum, akillarinda gol vardi. Fakat Montpellier'nin cevabi agir oldu. "Giroud varsa sorun yok" filmi kapali gise oynamayi sürdürdü. Fransiz golcü bir gol atti, üç asist yapti, takimini 4-0'lik galibiyete tasidi. Siradan bir zafer degil bu, sekizinci kez üst üste kaybetmemelerinin, bu sezon evlerinde aldiklari yedinci galibiyetin de isaretiydi. Rakamlar bazen yalan söyler ama her zaman degil. Mesela Olivier Giroud'nun ligde 12 gol, 5 asiste ulasmasi gibi. Mesela bu rakama, sezonun bu evresinde ulasan en son ismin 2007/2008 sezonunda Karim Benzema olmasi gibi. Mesela o Benzema'nin su an Real Madrid'in has forveti olmasi gibi. Mesela, mesela.

Bahis severlerin yakin durmasi gereken maçlar
Fransa Ligi'ne "nev-i sahsina münhasir" nitelik kazandiran en önemli seylerden biri hiç kimseye güvenmemeniz gerektigi. Bir hafta her sey toz pembe giderken ertesi hafta üçüncü sayfa haberlerine konu olabilirsiniz. Her Avrupa Ligi'nde favoriler yenilir ama islerin bu kadar dengesiz gittigi bir baska yer daha yoktur. Paris Saint-Germain bunun en büyük örnegi. "Sanirim bir daha kaybetmeyecekler" noktasindan "Sanirim bir daha kazanamayacaklar" noktasina gelmislerdi bir anda. Neyse ki bu zinciri Auxerre maçinda kirabildiler.

Arka arkaya üç maglubiyet almisti Paris temsilcisi, yurtta ve cihanda. Teknik direktör Antoine Kombouare artik tehlike çanlarinin çok ötesinde bir yerde kaderine razi biçimde bekliyordu. 3-2'lik galibiyet bir anlamda ilaç oldu. Nene ve Menez'in oyunu da ilerleyen haftalar için taraftara teselli. "Ben sihirbaz degilim" diyor Kombouare, haksiz da sayilmaz. Ama geçen hafta Marsilya karsisinda alinan agir maglubiyetin baskent nezdinde pek özrü de yok.

Montpellier ve Paris degildi haftanin tek kazananlari. Sampiyonlar Ligi'nde Trabzonspor ile çok kritik bir maça çikacak olan Lille de Ajaccio deplasmaninda bol gollü bir skorla güldü. Çok gidip gelen maçta üç puani Eden Hazard getirdi. Montpellier'nin dört puan arkasinda ikinci siradalar. Lyon, 3-0 öne geçtigi maçta Toulouse'a karsi iki gol yiyerek "soguk dus" yasadi ama son dakikalarda baska sürpriz olmayinca sahadan üç puanla ayrildilar.

Haftanin Golü
Umut Bulut: Toulouse'un Lyon karsisinda 3-2’lik bir yenilgi aldigi maçta 35. dakikada oyuna dahil oldu milli futbolcu. Karsilasmanin 68. dakikasinda attigi füze ile takimini umutlandirsa da sahadan boynu bükük ayrilmaktan kurtulamadi.

Haftanin Takimi
Montpellier: Mike D'Antoni komutasindaki Phoenix Suns'in 2000'lerin basinda NBA'e yaptigini Ligue 1'a uyarliyorlar. Neseli ayaklar, bol gol, çok puan. Lider olduklari ölçüde acimasizlar da. Üç gol ve üstüne çiktiklari yedinci maç oldu Lorient karsilasmasi. Hatirlatalim, 16. haftadayiz.

Haftanin oyuncusu
Nene (Paris Saint-Germain): Bu hafta da Giroud'nun seçilmemesi için hiçbir sebep yoktu. Aslinda derin düsünürsek olabilir. Isler kötü giderken ipleri ele almak, iyi giderken parlamaktan daha zordur. Nene bunu yapti, rotasini "Dipteyim sondayim" sarkisina dogru çeviren takimi için dumansiz hava sahasi görevi üstledi. Bir gol atti, diger ikisine de büyük katki yapti. Ismiye alakali bir espri yapmadan buraya kadar gelmemiz mucize.


HAFTANIN SONUÇLARI
PUAN DURUMU
GOL KRALLIGI