Erkekler tenisinde retro rüzgârı

Geçtiğimiz sezon herhangi bir Grand Slam'de final dahi göremeyen Rafael Nadal ve Roger Federer'in, 2017'nin başında tüm Grand Slam'lere ambargo koyacağı söylense muhtemelen kendileri bile buna pek ihtimal vermezdi.

Novak Djokovic ve Andy Murray'nin erkekler tenisinde ağırlıklarını iyiden iyiye ortaya koydukları bir ortamda, geçtiğimiz sezonu sakatlık kâbusuyla geçiren Federer ve Nadal'ın için artık ihtişamlı günlerin geride kaldığı tahmin ediliyordu. 2017 yılına dünya sıralamasının 16. basamağında başlayan Federer bir yılı aşkın süredir turnuva kazanamazken, sıralamada 9. sıraya kadar düşen Nadal da Monte Carlo ve Barcelona'daki zaferleri dışında 2016 yılını spot ışıklarından uzakta geçirmişti.

Ancak tenisin iki efsane isminin henüz son kurşunlarını tüketmediği, sezonun ilk Grand Slam'i Avustralya Açık'la birlikte ortaya çıktı. Djokovic ve Murray'nin erken havlu attıkları Melbourne'de dişli rakiplerini bir bir mağlup eden Federer ve Nadal, tam 8 yıl sonra Avustralya Açık finalinde birbirlerine rakip oldu. 5 sete giden epik mücadeleinin galibi Federer olurken, kupa seremonisinde yan yana poz veren ikili 2017 sezonunda yaşanacakların bir anlamda fragmanını sunuyorlardı.

18. Grand Slam şampiyonluğunun rüzgârını arkasına alarak Indian Wells ve Miami Masters'ta da zafere ulaşan 35 yaşındaki Federer, sezonun kalan bölümündeki sağlık durumunu da düşünerek toprak kort turnuvalarını pas geçmeyi tercih etti ve bu andan itibaren bayrağı, toprak kort uzmanı Nadal devraldı. Monte Carlo ve Barcelona'da 10. şampiyonluklarını elde eden, ardından Madrid Masters'ta da mutlu sona ulaşan İspanyol tenisçinin toprak zemindeki hegemonyasını taçlandırması için önünde sadece Roland Garros kalmıştı. Sezonun ikinci Grand Slam'inde bir set bile kaybetmeyek adeta gövde gösterisi yapan Nadal, Roland Garros'ta 10. şampiyonluğunu elde ederek "La Decima"yı tamamladı ve tarihte bir Grand Slam'i 10 kez kazanan ilk tenisçi olmayı başardı.

Roland Garros'un hemen ardından geçilen çim sezonuyla birlikte sahne sırası yine Federer'indi. Wimbeldon hazırlığını son yıllarda olduğu gibi yine Halle'de yaptı ve burada şampiyonluğa ulaşan Federer, Avustralya Açık'tan farklı olarak sezonun üçüncü Grand Slam'ine favori olarak geldi. Murray, Djokovic ve Nadal'ın erken elenmeleriyle yolu daha da açılan İsviçreli tenisçi, tıpkı Nadal'ın Roland Garros'ta yaptığı gibi set kaybetmeden Wimbledon'ı kazanarak 19. Grand Slam zaferlerini elde etti.

Sezona damga vuran Nadal ve Federer için önlerinde son bir Grand Slam kalmıştı. Djokovic ve Wawrinka'nın sezonu kapatması ve son olarak Murray'nin de çekilmesiyle, sezonun son Grand Slam'i ABD Açık'ın Federer ve Nadal arasında bir düelloya sahne olması bekleniyordu. Turnuva öncesi ibre biraz daha Federer'den yana olsa da, ağustos ayının başında katıldığı Rogers Cup'ta belinden sakatlanan İsviçrelinin New York'taki performansı beklenen seviyede olmadı. Nitekim Federer'in çeyrek finalde Juan Martin del Potro'ya mağlup olmasıyla, Nadal'ın yeni bir Grand Slam şampiyonluğuna ulaşmasının önünde ciddi bir engel kalmamış oldu. Bu fırsatı iyi değerlendiren İspanyol tenisçi, sert kort turnuvalarında 2014 yılından bu yana süren kupa hasretine ABD Açık'la son verdi ve kariyerinin 16. Grand Slam zaferini elde etti.

2006, 2007 ve 2010 yıllarından sonra bir kez daha sezonun tüm Grand Slam'lerine ambargo koyan Rafael Nadal ve Roger Federer, sezon başında sırasıyla 9 ve 16. basamakta yer aldıkları ATP dünya sıralamasında şu an ilk iki sırayı paylaşıyorlar. Adeta ikinci baharlarını yaşayan bu iki tenis efsanesinin görkemli performanslarını daha ne kadar sürdürebileceklerini zaman gösterecek.