Hayallerin peşinden: Daley Thompson

Eurosport Türkiye

Yayınlandı 30/01/2020 - 17:16 GMT+3

Daley Thompson, 1980 ve 1984 Olimpiyatları’ndaki dominant performansıyla akıllara kazınmıştı. Büyük Britanyalı dekatletin hayat hikâyesini Eurosport Türkiye ekibinden Mustafa Kavgacı kaleme aldı.

Daley Thompson

Görsel kaynağı: Eurosport

Bob Mortimer, Londra’daki önemli atletizm kulüplerinden biri olan Essex Beagles’da antrenörlük yapıyordu. Sıradan bir günde keyfi gayet yerinde olurdu. Çünkü kulüpteki imkanları oldukça iyiydi. Sporcuları arasında yetenekli olarak niteleyebileceği pek çok genç bulunuyordu. Ancak o gün pek sıradan bir gün değildi.
Kulübün dört kişilik dekatlon takımı bir turnuvaya katılacaktı. Gençler turnuvaya belirli bir seviyede hazırlanmıştı. Zaman harcanmış, emek verilmişti. İyi bir performans için her şey hazırdı. Fakat Bob’a verilen bir haber, hesapları biraz değiştirecekti. Dekatletlerden biri su çiçeği geçiriyordu. Bob’un takımında başka bir dekatlet olmadığı için pratik bir çözüm gerekiyordu. Turnuvaya gidecek takım tamamlanmalıydı. Bir süre düşündükten sonra antrenman yapan gençlere doğru seslendi:
- Hey! Bana şu çocuğu çağırın. Sprinter olan.
- Hangisi?
- Thompson. Daley Thompson.
Daley Thompson
Bir kişi eksik
“Spora bir sprinter olarak başladım ve Essex Beagles isimli yerel bir atletizm kulübüne katıldım. Antrenörüm Bob, bir gün geldi ve dekatlon takımında bir kişinin eksik olduğunu söyledi. Böylece dekatlona şans eseri başlamış oldum.”
Daley Thompson, dekatlona şans eseri başlamış olabilir ama hayatı boyunca her zaman şans yanında değildi. Nijerya kökenli İngiliz bir baba ve İskoç bir annenin oğlu olan Daley’nin çocukluğu büyük ölçüde annesiyle geçti. Babası evi terk ettiğinde altı yaşındaydı, annesi onu yatılı okula verdiğinde ise yedi… Annesi geçinebilmek için aynı anda iki üç işte birden çalışıyordu. Dolayısıyla küçük Daley’ye bakması pek de mümkün değildi. O da çözümü yatılı okulda bulmuştu. Evi terk eden ve taksicilik yapan babasıyla ise ilişkileri kopmuştu. Ondan uzun süre haber alamayacaktı. Ta ki 11-12 yaşlarında yatılı okuldaki hayatı devam ederken annesinden bir telefon gelene kadar.
“Onu vurdular. Streatham’da. O ve arkadaşı bir kadını evine bırakırken kadının kocası babamı vurdu ve öldürdü.”
Daley, 16 yaşına geldiğinde annesine profesyonel bir atlet olmak istediğini söyledi. O sıralarda annesiyle birlikte yaşıyordu. Yine geçim dertleri vardı ve annesi Daley’nin okuluna devam edip eve maddi olarak da katkıda bulunmasını istiyordu. En sonunda bir yol ayrımına geldiler. Annesi, Daley’den ya çalışmasını ya da evden ayrılmasını istedi. Daley ise hayallerinin peşinden gitmekte ısrarcıydı. Evden ayrıldı ve teyze diye hitap ettiği annesinin en yakın arkadaşlarından biri olan Doreen Rayment’ın evine taşındı.
“Aslında futbolcu olmak istiyordum ancak Pele’den daha iyi olamayacaktım. Herhangi bir şeyde en iyi olmam gerekiyordu.”
Şimdi hedefinde sadece yaptığı sporda başarılı olmak vardı. Aslında sadece başarılı olmak da yeterli değildi onun için. En iyi olmak istiyordu. Bu sebeple aslında futbolcu olmak isterken dekatlonda karar kılmıştı. Ona göre en iyi olabileceği spor buydu.
Dominant
Daley, 1976’da 18 yaşındayken ilk kez olimpiyatlara katıldı. Montreal’deki serüveni başarıyla sonuçlanmasa da onun için önemli bir tecrübe olmuştu. Bundan sonra yavaş yavaş başarının tadını almaya başlayacaktı.
Daley Thompson
1978’de Avrupa Şampiyonası’nda ikinci, Commonwealth Oyunları’nda şampiyon olacaktı. 1980’deki Moskova Olimpiyatları’nda ise performansı zirveye çıkacak ve ilk kez olimpiyatlarda madalya kazanma şansına erişecekti. Hem de alelade bir madalya değildi bu. Boynundaki altın madalyayla bu sporun en iyisi olduğunu haykırmaktan çekinmeyecekti. Haksız da sayılmazdı. Nitekim Daley, dünya rekorunun da sahibiydi.
Daley Thompson
Öte yandan, 1980 Olimpiyatları’nı pek çok önemli ülke boykot ettiği için oradaki madalyasını çok da yarışmacı bir ortamda elde ettiğini söylemek doğru olmazdı. O nedenle bir sonraki olimpiyatlar çok daha büyük önem taşıyordu. 1984’e kadar Avrupa Şampiyonası’nda, Commonwealth Oyunları’nda ve Dünya Şampiyonası’nda altın madalyaları sırasıyla kazanacaktı. Bu süreçte rekorlarını da güncellemişti. 1984 Los Angeles Olimpiyatları’na tam bir yenilmez olarak geliyordu. Sabırsızlıkla Los Angeles Olimpiyatları’nın başlamasını bekliyordu.
Los Angeles’ta en önemli rakibi Alman Jürgen Hingsen olacaktı. Çünkü kısa bir süre önce dünya rekorunu Hingsen’e kaptırmıştı. Ancak Daley, kendinden son derece emin görünüyordu. 8 Ağustos 1984 günü piste çıktığında ilk müsabakadan itibaren farkını ortaya koyacaktı. İki güne yayılan dekatlon mücadelesinde gün başına beşer müsabaka gerçekleştiriliyordu. İlk gün 100 metre, uzun atlama, gülle atma, yüksek atlama ve 400 metre müsabakaları düzenlendi. İkinci gün ise atletler 110 metre engelli, disk atma, sırıkla yüksek atlama, cirit atma ve 1500 metre branşlarında hünerlerini sergiledi. Açık ara en hünerli olan ise elbette Daley Thompson’dı. Thompson’ın altın için en büyük rakibi Hingsen olacak gibi görünüyordu. Ancak asıl rakip belli ki Hingsen’in elinde bulundurduğu dünya rekoruydu.
Daley Thompson
Müsabakalar sona erdi ve puanlar hesaplanmaya başladı. Daley, dominant bir performans göstermiş ve madalyaya ulaşmıştı. Peki ya rekor ne olmuştu? Rekorun akıbeti öyle hemen belirlenmedi. Daley, topladığı 8797 puanla Hingsen’in rekorunun bir puan altında kalmıştı. İki yıl sonra Daley’in 110 metre engellideki foto finişi yeniden incelenecek ve puanı güncellenerek Hingsen’le eşitlenecekti. Daha sonra yapılan yeni hesaplamayla ise rekor tek başına Daley’e verilecekti.
Rekor meselesi Daley’in dışında gelişen konuydu. Ancak o hep göz önündeydi. Her zaman aykırı bir karakter olmuştu. Basına verdiği demeçlerde takındığı sarkastik tavırlar, İngiltere Prensesi’yle ilgili yaptığı şakalar ve giydiği tartışma yaratan tişörtlerle her daim eleştirilen bir isimdi. Bunlar ona sorulduğundaysa “Ben sadece eğlenmek istiyorum, hepsi bu.” diyordu.
Francis Morgan Ayodélé "Daley" Thompson, şanstan yoksun başladığı bu hayatta hayallerinin peşinden gitti ve kendi şansını yarattı. Bunu yaparken de sportif anlamda tarihe geçen performanslara imza attı. O biraz huysuz, fazlaca kibirli olabilir. Yaptığı açıklamalar ve yorumlar ciddi anlamda eleştiriyi hak edebilir. Ancak herkesin hem fikir olduğu bir şey var: Onu izlemek çok büyük bir ayrıcalıktı.
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam