Güneş batmayan lig #5

Manchester City, son haftaların formda takımı Aston Villa’yı ağırladı. Bu sefer kendi fantezi dünyasını kendisiyle yaşamayı seçip stoper kullanmayı tercih eden Pep Guardiola, seneye daha sık kullanacağı oyunculara da şans verdi. İlk yarıda gol bulamayan City’nin en büyük sıkıntısı geri koşmadaydı. Geçiş hücumlarına iyi çalıştığını gördüğümüz Villa’lılar ilk yarıda City’nin bu sıkıntısından yararlanmaya çalıştılar. Ancak ikinci yarı başladığında, ilk yarı rakibini tarttığı fark edilen City ilk yumruğunu çok hızlı çıkardı ve Raheem Sterling’le 1-0 öne geçti. Pep, maç 3-0’a gelip oyunun kontrolünün ele geçirdiğine emin olduktan sonra Angelino ve takımın geleceği olarak gördüğü Phil Foden’a şans verdi. Oynadığı süre boyunca oldukça etkili olan Foden, Pep’in neden ona bu kadar güvendiğini izleyenler kanıtladı.

Haftanın bol gollü geçmesinde emeği olanlardan ikisi, Chelsea ve Burnley’di. Başrolünde Christian Pulisic ve basit hataların aranan yüzleri olan Chelsea savunmacılarının olduğu maç 4-2 Chelsea galibiyetiyle sonuçlandı. Burnley savunmasının Pulisic’in dribblinglerine seyirci kalmasıyla geçen ilk perdeden sonra, ikinci perde de benzer şekilde açıldı. Pulisic’in kariyerinin ilk hat-trick’yle başlayan ikinci perdede rollerin değişmesi için 86. dakikayı beklememiz gerekti. Jay Rodriguez’in harika golüyle tiradına başlayan Burnley hemen ardından Dwight McNeil ile devamını getirdi. Ardından Burnley’lileri oyun bittiğinde seyircilerin alkışlarıyla üç puanı Chelsea’ye bırakmış, sahneyi terk ederken gördük. Gol atma konusunda sıkıntı yaşamayan Chelsea’de Frank Lampard’ın savunmadaki sorunlara çözüm bulamadığı sürece izleyicilere bol gollü maçlar izletmeye devam edecek gibi görünüyor.

Bu haftanın en merakla beklenen maçı Liverpool-Tottenham’dı. Takımların vadettiği şekilde inanılmaz bir hızda başlayan maçaa “pinball” vari bir golle başlayan Spurs, Anfield Road’u sessizliğe gömdü. Ardından Liverpool “Excalibur”un da gücüyle Spurs üstünde sonu gelmeyecek gibi görünen akınlarına başladı. Spurs’ün yılmaz savunuculuğunu Hugo Lloris’ten devralan Paulo Gazzaniga, ilk yarıda görevini layığıyla yerine getirdi. İkinci yarıda mutlak hâkimiyetine devam eden Liverpool, kaptan Jordan Henderson’ın sürpriz golüyle beraberliği yakaladı. Serge Aurier’in şanssız bir şekilde penaltı yapmasıyla beraber gelen Liverpool’un ikinci golü de skoru tayin etti. Maç sonunda Jürgen Klopp bir elinde Kral Arthur’dan miras Excalibur’uyla tribünleri selamlarken, aynı anda o şen kahkahasını atıyordu.

Norwich City-Manchester United maçı, Norwich City efsanesi Duncan Forbes için yapılan saygı duruşuyla başladı. Norwich’li oyuncular da saygı duruşunda kalmışlar gibi bir hava vardı. Premier League’in sert tokadını yedikten sonra kendine gelemeyen Norwich’te Daniel Farke’nin oyuncularını nasıl kendilerine getireceği büyük bir soru işareti gibi duruyor. Sezon sonu Norwich için aklımızda kalacak tek şey “Cantwell” olabilir. Manu ise maçlara Paul Pogba’dan yoksun çıkmaya devam ediyor. Pogba’nın varlığı şüphesiz büyük bir çekim etkisi yaratıyor ve oynadığı maçlarda topla en çok buluşan isim o oluyor. Pogba yokken ise top paylaşımının daha dengeli olduğu bir Manu görüyoruz. Böylece sahnede sihir yapma şansını herkesin paylaşabileceği bir ortam oluşuyor. Maçta da Rashford’un penaltı lanetinin devam ettiğini gördük. Yine bir şekilde kazanmayı başaran Manu, ilk altıya girebilmek için elinden geleni yapıyor. Özellikle Ole Solskjær için bu mesele daha kritik.

Her hafta acaba bu sefer neler yapacaklar diye en heyecanla beklenen takım Arsenal olabilir. Kendi evinde Crystal Palace’la karşılaşan Arsenal 2-0 öne geçtiği maçta üstünlüğünü koruyamadı. Ligin en çok korner kullanıp, kornerlerin en korkutucu olmayan takımı olan Topçular, şaşırtıcı bir şekilde üst üste attığı iki golü de kornerden buldu. Stoper ikilisinin öne geçirdiği Arsenal’i, yine onlar ateşe attı. Bir de üstüne lige geldiğinden beri istatistik sayfalarının son sıralarında gördüğümüz Granit Xhaka, oyundan çıkarken ciddi tepki gösterdi. Unai Emery’nin başında Mesut Özil problemi varken bir de üstüne Xhaka probleminin çıkması da gerçekten sinir bozucu olsa gerek. Crystal Palace’da ise Wilfried Zaha’nın varlığının ne kadar önemli olduğuna şahit olduk tekrardan. Onların iyi olabilmesi için Zaha’nın istikrarlı bir şekilde iyi oynuyor olması şart.

İngiltere tarihinde birçok hüzünlü vedaya şahitlik yapmış olan liman şehri Southampton’da, bu sefer St. Mary Stadyumu benzer duygulara şahitlik etti. Leicester City konuk olarak geldiği Southampton’da bir misafire yakışmayacak görüntü sergiledi. Yoğun yağmur altında oynanan maçta Leicester’ın ilk golüyle beraber gelen ve ev sahibi ekibi on kişi bırakan kırmızı kart, maçın gidişatını hiç kimsenin beklemediği yerlere götürdü. Maçı bir anda 5-0’a getiren Tilkiler, Soton’u paralize ettiler ve rekorlar kitabına adlarını yazdırarak 9-0 kazandılar. Belki de Southampton limanı bu sefer Soton’un ve menajer Ralph Hasenhüttl’ın lige vedasına şahitlik edecek. Pink Floyd’un da Southampton Dock şarkısında söyledikleri Soton’a tercüman olacak nitelikte: “Kalplerimizin en derininde hissettik o son darbeyi.”

Ve geldik haftalık Marco Silva köşemize... Maç kazanmış olması, iki senedir süren Everton kariyerinde taraftarlarını nadiren mutlu eden işlere imza atması çok bir şeyi değiştirmeyecek… Graham Potter’ın Brighton’ıyla karşılaşan Everton, 3-2 kaybetti. İngiltere’nin güneyindeki yoğun yağıştan nasibini alan maç oldukça keyifliydi. Yağmurun etkisi midir bilinmez, bu hafta İngiltere’nin güneyi bol gollü maçlara ev sahipliği yaptı. Everton’da Silva geçen hafta kazanan formülden vazgeçmek istemedi ancak Bernard’ın sakatlığı planlarını bozdu. Theo Walcott’un verimsiz oyunu Everton’ın hücumdaki üretkenliğini oldukça kısıtlarken Marco Silva buna bir çözüm getiremedi. Yönetimle arasını iyi tutuyor olması Silva’nın Everton kariyerini daha da uzatacak gibi görünmüyor.