Haftanın panoraması

Bir futbol takimini "sil bastan" anlayisiyla yeniden kuruyorsaniz, bir süreligine para ve saadet kelimeleri uzak kulvarlarda kosar. 2008'den beri para saçan Manchester City'nin anca bu yil takima benzemesi en büyük örnek. Ki bunu en büyük yetenegi güzel ceket seçmek olan bir Italyanla yaptilar. Aynisini Chelsea, Abramovic'in kulübü satin aldigi ilk sene Claduio Ranieri ile denemisti. Sonuç? Ipucu veriyorum: Olmamisti.

Futbol degisiyor. Yillar yili devasa dügünlerle medyanin ilgi odagi olan zengin Arap yatirimcilar son zamanlarda satin aldiklari kulüplerle de bas kösede. Son halka Katar Devlet Fonu tarafindan hisselerinin yüzde 70'i alinan Paris Saint Germain oldu.

Hafif tökezledi PSG basta. Takim olmayi hemen bir gecede basaramadi. Bir beraberlik, bir maglubiyet. Sonra tabiri caizse "patladilar". Golcüleri Kevin Gameiro gibi. Eurosport Fransa yazari Steve Savidan, geçen hafta Ligue 1'in en çok gol atan üç ismi olan Gameiro, Giroud ve Gomis'yi kiyaslayan bir yazi kaleme almisti. Orada en önemli özelligi "patlayiciligi" gösterilmisti Gamiero'nun. Fiziki zaaflarini, hizi ve bir anda ortaya çikisiyla kompanse edisi övgüye deger bulunmustu.

PSG de böyle kazaniyor. Bir anda maçi koparacak kalitedeler. Hafta arasinda Lig Kupasi'nda Dijon'a 3-1 yenildikleri maç sezonun en büyük "Acaba?" aniydi. Ucuz bir penalti yaptiran, maç boyunca aksayan Diego Lugano'nun performansi Fransiz basini tarafindan çok elestirilmisti. Caen karsilasmasi öncesi antrenör Antoine Kombouare, geldigi günden beri bekleneni veremeyen Uruguayliyi yedege çekti, Camara ve Sakho'ya savunmayi emanet etti.

Yeni kurulan bir takim, büyük transferler, kisa sürede birbiriyle kaynasmaya çalisan bir kadro. PSG, bütün bunlarin üstesinden gelmeye çalistigi 12 hafta sonunda 29 puan topladi. 4-2 kazanilan Caen maçi, islerin kontrolden çiktigi anlarda nasil reaksiyon gösterdiklerinin kanitiydi. Simdi halletmeleri gereken büyük bir problem daha var: Savunma. Sonrasi kolay.

Karakter sinavlari
En büyük öykülerden biri Fransa'nin köklü derbisinde yazildi bu hafta. Dakikalar 51'ken skor tabelasi 0-0'i gösteriyor, oyun da zevksizden hallice bir yolda ilerliyordu. Sert bir müdahale yapilan Dabo'nun atilmasi Lyon'un planlarini alt üst etti. PSG, Montpellier ve Lille'le yaptiklari zirve mücadelesinde önemli yara alacaklardi. Fakat pes etmediler. Briand ve Gourcuff ezeli rakipleri karsisinda üç puani getirdi.

Baska bir karakter sinavinin basrolünde Montpellier vardi. 60 dakika çözülmeyen oyun, Nancy teknik direktörü Jean Fernandez'in sans olarak adlandirdigi Giroud'nun golüyle çözüldü. 1.92 boyunda olup hizli oldugunuz zaman sans da yaninizda oluyor.

Postaci kapiyi iki kez çalar
Golcüler siki çalisti bu hafta, çokça ikilemelerle. PSG'de Nene'nin iki golü, Caen deplasmaninda sürprizi engelledi. Her Fransa asigi Türk'ün bir gün suyundan bir yudum tadacagi Evian'da Yannick Sagbo devredeydi, yine iki golle. Yoan Gouffran ise Ajaccio deplasmaninda Bordeaux'yu kurtardi. (Sair "Bordeaux'yu kurtarmak" derken koltugu sallantida olan Francis Gillot'ya sesleniyor)

Haftanin takimi: Lyon
10 kisi Rhone-Alpes derbisinden zaferle dönmek onlara bu payeyi vermemize neden oldu. Yönetim katindan yapilan açiklamalar bu sene sampiyonluk iddialari olmadigi yönünde ama zirvenin dibinde gezindikleri sürece kimseyi buna inandiramazlar.

Haftanin oyuncusu: Jimmy Briand
Santrafor olarak basladigi kariyerini kanat oyuncusu olarak devam ettiren Fransiz, bir gol atti, daha da fazlasini yaratti Saint-Etienne karsisinda. Telegol jargonuyla "Aliyor, veriyor, çok iyi oyuncu" olarak tanimlanabilir Briand. Tabii bizimkilerin onu kesfine daha bir ömür var!