Milyon dolarlık araçların tarihi durağı: Silverstone

İlk olarak güzel haberi verelim, bu hafta sonu Silverstone’da düzenlenecek yarış öncesi, efsanevi pistin 2024 yılına kadar Formula 1 takviminde olacağı açıklandı.

Gelişen teknoloji beraberinde yeni pazarlama teknikleri getirdi. Zaman/mekan faktörlerinin neredeyse ortadan kalktığı günümüz, artık çok daha hızlı ve renkli etkinlikler vaat ediyor. Bu etkinlikler arasında kendine özel bir yeri olan Formula 1, yeni pazarlara açılmak için oldukça hevesli. Bunun en net örneği, gelecek sene Vietnam’da yapılacak olan yarış. Tabii ABD’de Miami’nin sokakları da takvime eklenebilir. Bir zamanlar Türkiye’nin de ev sahipliği yaptığı F1 bu değişimi sürecinde bir yandan da bazı efsanelerini koruma çabasında: Monaco, Monza gibi pistlerle birlikte Silverstone da organizasyon için bir mit hâline gelmiş durumda.

İngiliz Yarış Pilotları Kulübü'nün başkanı olan John Grant, geçtiğimiz yedi yıllık süreçte Silverstone’a yapılan masrafların 100 milyon euroyu geçtiğini söylüyor. Padokların yenilenmesi, pit-stop alanlarının daha teknik hâle getirilmesi, bazı şikanların düzeltilmesi ve tesislerin yapılması, harcama kalemlerinden bazılarını oluşturuyor. Ama burayı bir mit hâline getiren şey, paradan veya teknolojiden çok daha fazla...

1987 yılında Nigel Mansell’ın Hangar Düzlüğü'nde Nelson Piquet’ye yaptığı ikonik atak, Keke Rosberg’in 1985 yılında 160 mph ortalamayla pole pozisyonuna ulaşması, 1991 yılındaki Mansell-Senna çekişmesi, Jim Clark’ın 1967’deki zaferi, Kimi Raikkonen’in 2007 yılında ‘’Buz Adam’’ özelliğini en net şekilde yansıtması, 2017’de Lewis Hamilton’ın aldığı unutulmaz zafer...

Silverstone’daki anılar, büyüklerinizden sürekli olarak dinlediğimiz ancak asla bıkmadığımız anılara benzer. Her hatırlamada hayranlık duygusu yaratan anılardır. Tabii pistin ilk Formua 1 Dünya Şampiyonası yarışına ev sahipliği yapmış olması da ayrı bir özellik.

Formula 1 sürücülerine favori virajları sorulduğunda, Silverstone'dakiler genelde ilk üçte yer alır. Pist, bir F1 otomobilinin aerodinamik özelliğini ve hızlı yön değişimlerini en iyi şekilde ölçebileceği yapıya sahip.

Maggotts, Becketts ve Chapel virajlarından sonra Stowe-Hangar Düzlüğü arasındaki geçiş, bir Formula arabası için ideal ağırlık testini ifade ediyor. Sürücünün hızlı virajlardan sonra düzlüklere geldiğinde aracı doğru konumlandırması gerekiyor.

Copse, pistin ilk zamanlarından beri var olan virajlardan birisi. Sürücüler yüksek hızda dümdüz giderken DRS’yi doğru ayarlamak zorunda. Zira düzlük sonrası Copse, çok sert bir dönüş gerektiriyor.

İklim bazı izleyenler için iyi bir şey olmayabilir. Çünkü çoğu sürücünün önde götürdüğü yarış, beklenmeyen hava değişimi nedeniyle başka bir sürücünün üstünlüğüyle sonuçlanmıştır. Temmuz ayında bile İngiltere’de tamamen güneşli bir hava görmek zor olabiliyor. 2018’de sıcak ve kuru başlayan yarışın hafif yağmurlu bitmesi veya yine 2016’daki yağmur bu duruma örnek gösterilebilir. Tabii havanın değişmesi, takımların pit-stop planlarını da altüst ediyor.

Sanırım Silverstone’u en özel kılan unsur bu olsa gerek. Eski bir havalimanı olan Silverstone, yarış günlerinde 140.000’i aşan ve bütün hafta boyunca 350.000’den fazla kişiye ev sahipliği yapan bir pist ve buraya gelen topluğun tamamı büyük bir tutkuya sahip. Yarışın içerisinde gayet aktif, seremoni sırasında bazen iğneleyici, ama daima eğlenceli. Geçmiş yıllarda Jim Clark ve Nigel Mansell, günümüzde ise Lewis Hamilton’ın kazandığı yarışların ardından pist adeta bir karnaval havasına bürünüyor.