Yarı zamanlı işten İspanya dağlarının krallığına

Sporun neredeyse her dalında bir profesyonel ile bir amatörün arasında büyük bir kalite farkı olur. Halı sahaların yıldızı da olsanız, ertesi yıl Premier Lig’de forma giymeniz zordur. Ya da evin yakınlarındaki basketbol sahasının açık ara en iyisi olun, bir sonraki sene Euroleague’de forma giyemezsiniz. Keza bu durum, bireysel sporların çoğunluğunda da geçerlidir. Her gün sahilde uzunca kilometreler koşsanız dahi, gelecek yıl Elmas Lig’de bir 5000 metre yarışında kendinizi bulmanız oldukça güçtür, belki imkansızdır. Zira profesyonel antrenman tekniklerinden profesyonel beslenmeye, sporu bir meslek belleyip onu başlıca uğraşınız hâline getirmeye imkânınız ve/veya fırsatınız olmayabilir.

Geçtiğimiz pazar günü Madrid sokaklarında sonlandırdığımız İspanya Bisiklet Turu’nda, söz konusu duruma bir istisna, hem de büyük bir istisna gördük. Bu müstesna öykünün kahramanı Geoffrey Bouchard’dı.

Bouchard, Isère’de doğdu. Fransa’nın büyük kentlerinden Lyon’un güneydoğusundaki bu bölge, Alplerin Franz diyarında eğimini en çok hissettirdiği bölgelerin başında geliyor. Dolayısıyla Tour de France, ikinci ya da üçüncü haftanın sonlarında, genel klasman mücadelesinin sertlik düzeyinin artacağı dağlık etaplar için mutlaka bu toprakların ya içinden ya da yakınından geçer. Ve yine dolayısıyla, bu topraklarda yaşayan bir çocuk için bisikletin ayrı bir önemi vardır. Bir zamanlar, ülkemizin büyükşehirlerinin arsalarında futbol oynayarak büyümüş neredeyse her çocuk nasıl ki futbolcu olmak ister, bir Isèrois (Isère’li anlamına gelir) da Fransa Turu’nda yer alabilecek bir bisikletçi olmak ister. Geoffrey de bu çocuklardan biriydi.

1992’de dünyaya gelen Bouchard, 14 yaşında bisiklet yarışlarında yer almaya başlar. Ancak yer aldığı yarışlarda önemli bir derece elde edemez. Hâl böyle olunca kendisini bir profesyonel bisiklet kariyerinin beklemediğini düşünür ve rotasını okuluna çevirir.

“Öğrenciyken bir yandan da bisiklet sürüyordum. Okuduğum bölümü pek sevdiğim söylenemezdi. Ancak bisiklet için yeterli bir bütçem de yoktu. Dolayısıyla bir yandan çalışmaya başladım. Okuldan sonra çalıştım ve amatör olarak bisiklete devam ettim.”

Goeffrey, yukarıdaki paragrafta söylediği üzere, bisikletten ayrı kalmaz. Hayatını idame ettirecek kadar para kazanır, kalan vakitlerinde bisikletine biner ve amatör yarışlara katılır. Hatta amatör bir takımda da yer alır. Takımıyla yurt dışına, profesyonellerin antrenman yaptıkları bölgelere antrenman yapmaya gider.

“Geçen sezon takımımla İspanya’nın Calpe bölgesinde antrenman yapıyordum. Bizden 30 dakika sonra aynı bölgede Française des Jeux (Fransız profesyonel bisiklet takımı) sporcuları geçti. Sonrasında Strava’dan kontrol ettiğimde Thibaut Pinot’dan yalnızca 20, David Gaudu’den ise sekiz saniye daha yavaştım. ‘Bu mümkün değil!’ diye düşündüm. Sonrasında kendi kendime şöyle dedim: ‘Eğer çalışmaya devam edersem gelecek sezon için bir kıtasal takımda yer alabilirim’.”

Yıl 2018’e geldiğinde, amatör yarışların ülkesindeki zirvesi olan “Fransa Ulusal Amatör Yol Yarışı”na katılan Bouchard, en yakın rakibine birkaç saniye önünde zafere ulaştı. Ardından, mavi-beyaz-kırmızı şampiyonluk mayosuyla, amatör olarak yer alacağı son yarış olan Alsace Turu’nda katıldı ve orada bir etap kazanarak genel klasman galibiyetine uzandı. Aynı zaferi 2011 yılında Thibaut Pinot da elde etmişti.

Bouchard, bu başarıların ardından bir kıtasal takımın değil, World Tour (en üst seviye) takımı olan AG2R La Mondiale’in radarına girdi. 2018’in ağustos ayının başında, bu takımda stajyer olarak yer almaya başladı. Stajyerlikte de başarılı bir grafik çizen bisikletçi, 2019 ve 2020 sezonları için profesyonel sözleşme kapmayı başarıyordu.

Geoffrey, 2019 sezonunun başından beri profesyonel pelotonun bir üyesi. Ağustosa kadar dikkatleri üzerine pek çekmemişti. Ancak ağustosun başında pedal çevirdiği Polonya Turu’nda Matej Mohoric ve Simon Geschke gibi başarılı bisikletçilerin hemen ardında Dağların Kralı klasmanında beşincilik yaşadı. Sıradaki durak ise, kariyerinde ilk kez, bir Büyük Tur’du: La Vuelta.

AG2R, Vuelta’ya keskin hedeflerle gelmedi. Romain Bardet’yi İspanya’ya getirmediler. Genel klasman için düzenli bir yarış koşmaları gerekmiyordu. Hâl böyle olunca, Bouchard dokuzuncu etaptan itibaren kaçışlarda yer almaya ve Dağların Kralı klasmanında puanlar toplamaya başladı. Ardından 16. etapta da kaçışa girdi Fransız bisikletçi. Dağların zirvelerinden ilk sırada veya ilk sıralarda geçti ve topladığı puanlarla 17. etaptan itibaren mavi beyaz benekli mayoyu üzerine geçirdi, bir daha da çıkarmadı.

27 yaşındaki sporcu, Vuelta esnasında en iyi form durumunda olduğunu söylüyordu. “20 yaşında gibi hissediyorum. Yeni şeyler öğreniyorum ve keşfediyorum. Profesyonel bisiklete yeni başlamamdan ötürü diğerlerinde olmayan bir mental tazeliğim var.” Heyecanını ve zihinsel diriliğini bu sözlerle ifade eden Bouchard, Vuelta’nın Madrid’de koşulan son etabına Primoz Roglic ve Tadej Pogacar gibi bisikletin öne çıkan sporcularıyla ilk sırada başladı. Kendini tüm pelotona ve bisiklet takipçilerine iyice tanıttı. Hem de yalnızca bir yıl öncesine kadar yarı zamanlı bir işte haftada yirmi saat çalışırken…

“Gelecek yıl da aynı yarışta olmayı, hatalarımdan ders alarak daha iyi işler yapmayı istiyorum.” Önümüzdeki sezon da bu seviyede olmak istiyor Geoffrey. Olacak gibi de gözüküyor. Her ne kadar bu sporun profesyonel seviyesinde geç yer almaya başlasa da; Nadal’ın 30 yaşından sonra beş Grand Slam kazandığı, Alejandro Valverde’nin 38 yaşında dünya şampiyonu olduğu ve 39 yaşında Büyük Tur şampiyonluğu kovaladığı bu spor dünyasında Bouchard’a da yer var.

Hazırlayan: Enes KANBUR