Heyecan devam ediyor

Antalya’dan tekrar merhaba,

Bugün bizim için her anlamda çok keyifli geçti. 3 Bant Dünya Kupası Antalya GP’sinde, bu harika spora son 15-20 yılda damga vurmuş ustaları izlemenin zevkini dünkü yazımda dile getirmeye çalışmıştım zaten ama bugün daha da müthiş bir şey oldu, işte bu dev isimlerden birkaçı ile birebir röportaj yapma imkanı da elde ettik. İlk olarak 3 kez dünya şampiyonu İspanyol Dani Sanchez sorularımızı yanıtladı. Sanchez Türk bilardoseverinin çok sevdiği bir isim. Türk bilardo seyircisinin çok bilinçli olduğundan daha önce de bahsetmiştim. Bizim seyircimiz bu oyuncuların bizim oyuncularımızla ilişkilerinden, karakterlerinden haberdarlar. Kimi sevip kimi sevmeyeceklerini iyi biliyorlar o nedenle.

Aslına bakarsanız, bugün Dani Sanchez de röportajda bahsetti, 3 bant oyuncularıyla ilgili öyle çok fazla şey bilmek kolay değil. Onların hayatlarını, özel zevklerini anlatan basılı ya da dijital kaynaklar çok sınırlı. Burada da iş dönüp dolaşıp snooker ile mukayeseye geliyor. Snooker oyuncularıyla ilgili hayran siteleri, biyografiler internette gırla. Bir de artık neredeyse her oyuncu kitap yazıp hayatını anlatıyor. Dünya çapında snookera göre çok daha geniş bir coğrafi alanda oynanan 3 bant disiplini, bunun avantajlarını maalesef kullanamıyor. Şimdi burada şöyle bir açıklama yapma gereği hissettim; ben bütün isteka sporlarından çok keyif alıyorum, snooker da zaten benim çocuğum gibi çünkü en severek anlattığım sporların başında geliyor. Dolayısıyla snookerin lokmalarını sayıyormuşum gibi görünüyorsa eğer, elbette snookerdan alıp 3 banda vermek gibi bir niyetim yok. Ben sadece bu kadar harika bir oyunun, dünyada bu kadar fazla ülkede tatbik edilen 3 bant disiplininin kendini satamayışına hayıflanıyorum. Snookerda da sorunlar yok değil ama oyun şu an emin ellerde ve sağlıklı bir statüye sahip. Televizyonda bolca yer buluyor ve oyuncular hak ettikleri paraları kazanıyorlar. 3 bant da böyle bir sıçrama yapsa, televizyonda daha çok yer bulsa, biz daha çok anlatsak istiyorum hepsi bu.

Bugün röportaj yaptığımız bir başka üstat da 1999 Dünya şampiyonu Belçikalı Frederic Caudron’du. Caudron’u daha mesafeli, daha soğuk bekliyorduk ama bambaşka bir şeyle karşılaştık. İnanılmaz açık sözlü, sıcakkanlı ve hoşsohbet bir adam büyük usta Caudron. Bugün maalesef milli oyuncumuz Lütfi Çenet’i son 16’da mağlup etti ama yine de kendisine kızamadık. Çok büyük bir karakter.

Mikrofonlarımıza konuşan diğer isimler, Türkiye Bilardo Federasyonu Başkanı Sayın Uğur Kurugöllü, UMB Başkanı Jean Claude Dupont, büyük ustamız sevgili Tayfun Taşdemir ve kadınlarda 2007 9 top Pool bilardo Avrupa Şampiyonu Eylül Kibaroğlu’ydu.

Sayın federasyon başkanı Türk bilardosu için müjdeli haberler verdi, en yetkili ağız Dünya Bilardo Birliği (UMB) başkanı Dupont’a 3 bant disiplininin makro ölçekteki problemlerini ve çözüm planlarını sorduk, Tayfun Abi ve Eylül de başarılı sporculuk kariyerleri ve bundan sonrası için samimi açıklamalar yaptılar. Bu röportajların hepsini önümüzdeki günlerde tr.eurosport.com’dan okuyabileceksiniz.

Son olarak, bu akşam geç saatlerde, sevgili Tayfun Taşdemir, 3 bandın devlerinden Blomdahl’ı 5.sette 0-8’den geri dönerek mağlup etmeyi başardı ve yarı finale kalarak göğsümüzü bir kez daha kabarttı. Bu maçı tribünde, sınırlı kapasiteye rağmen yaklaşık 500 kişi coşkuyla takip etti ve maç sonu adeta nefeslerimizi kesti. Maçın sonunda önce Tayfun Taşdemir’e yapılan büyük tezahürat, arkasından seyircinin Blomdahl’ı unutmayışı da müthişti.

Türkiye Bilardo Federasyonu’nun Rixos Tekirova oteldeki organizasyonundan oyuncular ve basın mensupları olarak bizler şu ana kadar oldukça memnun kaldık yalnız dünkü yazımda bahsettiğim, tribünlerin çok iyi kontrol edilememesi, maçlar esnasında seyircilerin sürekli hareket edip yer değiştirmesi ve cep telefonlarının zamanlı zamansız çalması sorunları maalesef devam ediyor. Bunlar bir gecede değişecek şeyler değil zaten. Daha sonraki turnuvalarda bu konulara azami dikkat edilmesi gerek ve bu sorun halledildiği takdirde organizasyonun üç dört sınıf birden atlayacağını söylemek mümkün.

Şimdilik bu kadar diyelim, yarın (Pazar) akşam İstanbul’a dönüyoruz ve dönüş yolculuğundan hemen önce son bir kez daha yazacağım.

Görüşmek üzere!