Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Kimsenin önünde diz çökmem

Eurosport
TarafındanEurosport

Güncellendi 02/03/2012 - 11:12 GMT+2

Beşiktaş Milangaz'ın koçu Ergin Ataman yine iddialı konuştu. Olaylı Fenerbahçe maçından, sezon başında noter eşliğinde idman yaptırılan siyah-beyazlı oyunculara kadar sıcak gündemi değerlendiren Ataman, Eurosport.com Türkiye'ye birbirinden özel açıklamalarda bulundu.

ergin ataman

Görsel kaynağı: Resmi Siteden Alınmıştır

Allen Iverson, Deron Williams ve Kobe Bryant ihtimali derken spot ışıklarını üzerinde toplayan Beşiktaş Milangaz'da, koç Ergin Ataman'ın gündemden düştüğü pek nadir görülür. Geçen süreçte kendine has tarzıyla, çoğu hassas noktanın merkezinde yer alan 46 yaşındaki basketbol adamı için Akatlar'a doğru yola çıktığımızda pişman olmayacağımızı biliyorduk.
Beşiktaş’ın mevcut form durumundan bahsederek başlayalım. Türkiye Kupası zaferini de içeren son sekiz maçın yedisini kazandınız. Takım için en iyi basketbolunu oynuyor diyebilir miyiz?
Evet, kesinlikle. Tabii ki bir antrenör için hiçbir zaman takımının oynadığı oyun yeterli değildir ama son maçlarda yakalanan galibiyet serisini dikkate almamak oyuncularıma haksızlık olur. Özellikle yeni transferlerden Pops Mensah-Bonsu ve Carlos Arroyo’nun takıma kolayca uyum sağlaması elimizi çok rahatlattı. Bu dilimde Adam Morrison’dan beklediğim katkıyı alamadım ancak o da ilerleyen zamanlarda kendisine oyun içerisinde rol edinecektir. Genel anlamda, memnunum. Türkiye Kupası bir hedefti, kazandık. Avrupa’da yolumuza devam ediyoruz ve lig için de Fenerbahçe maçına kadar gayet iyi performans sergilediğimizi söyleyebilirim. O karşılaşmada da neler olduğunu hepiniz biliyorsunuz.
Deron Williams’ın gelişiyle beraber artan ilgi, lokavt sonrası biraz nadasa bırakmış gibiydi. Taraftar her türlü platformda şampiyonluk istediğini söylüyor peki sizin hedefiniz ne? Beşiktaş şampiyon olamazsa bunu başarısızlık olarak addedebilir miyiz?
Hedefimiz şampiyonluk. Ciddi rakiplerimiz, hatta açık olmak gerekirse bence kupa için şu an ligde beş aday var. Efes, Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Banvit eşit şanstalar, play-off döneminde takımların sağlık durumları belirleyici olacak. Bizim tek bir dezavantajımız var diğerlerine göre, Türk oyuncu rotasyonumuz çok geniş değil. Özellikle şampiyonluk yolunda en az 8-10 maç yaptığınız play-off’ta Can Akın’ın sakatlığı sonrası biraz zor duruma düştük açıkçası. Bir fireyi daha kaldıramayabiliriz. Serhat, Dudley gibi isimlerde sıkıntı yaşamazsak herkes kadar iddialıyız.
İlk sorunun son kısmında belirttiğiniz, belki de okuyucuların en çok merak ettiği nokta olan Fenerbahçe maçını soralım. Geçtiğimiz haftalarda Oktay Mahmuti de Engin Kennerman’a yönelik eleştirilerde bulunmuştu, şimdi siz de aynı dertten muzdaripsiniz. Olayı netleştirmek açısından, neler söyleyeceksiniz?
Karşılaşmayı salondan, televizyondan veya daha sonra tekrarına bakan herkesin genel kanaati bu, hakem adil bir maç yönetmedi. Bu sadece benim fikrim değil, tüm objektif basketbol yorumcuları da böyle düşünüyor. Bu sezonun en kötü maçlarından biriydi. Örneğin normalde maç içerisindeki tansiyonla beraber sıcakken itiraz edersiniz ve eve gelip tekrarı izlediğinizde “aa ben aslında yanlış düşünmüşüm, hakem üçlüsü haklıymış” diye fikrinizi değiştirebilirsiniz ancak bu maçta öyle hissettiğim en ufak bir an bile yok. Ben kayıttan izledim ama diyemiyorum bunu, imkansız. Öyle pozisyonlar var ki, ikinci periyodun başında yediğimiz üçlük mesela, bu hatalar amatör kümede bile yapılmaz. Olmayan bir üç sayılık atışı geçerli sayıyorsun. Maçın başındaki Kaya-Hawkins gerginliği misal... Gereksiz bir otorite gösterisi yapmak istediklerini düşünüyorum o anda. Kaya çok sert bir faul yapmıştı, Hawkins de ona reaksiyon gösterdi hâliyle. Olay Kaya’ya sportmenlik dışı ve David’e itirazlarından ötürü teknik faul çalınarak geçiştirilebilirdi ancak bunu yapmadılar. Çözmek istemediler çünkü. Engin Kennerman ülkede önemli konumdaki bir hakemdir, bunu genellemeye vurmak istemiyorum ama bence yanındaki arkadaşlarıyla beraber çok kötü maç yönettiler.
picture

Ergin Ataman

Görsel kaynağı: Eurosport

İlk periyottaki sizin diskalifiye edildiğiniz ân için izleyiciler televizyondan bile Engin Kennerman’a “at beni, at beni” ifadenizi duydular. Fenerbahçe taraftarının tezahüratından öte, ne oldu orada?
Olay çok basit aslında. Bir kısım Fenerbahçe taraftarının bana dopingle ilgili yaptığı tezahürat çok kısa sürede salonun tümüne yayıldı. Ben de durumdan rahatsızlık duyup, hakkım olan itirazı gidip masa hakemlerine yaptım. Daha önceleri Efes’in başındayken de benzer sloganlar atılmıştı ama o zaman herhangi bir yasa yoktu, geçiştiriyorlardı. Şimdi bir yasa mevcut. 6222. sayılı Sporda Şiddet Yasası var. Bu yasaya göre de, salonlarda hakaret unsuru, küfür içeren tezahüratlar yapıldığı zaman saha komiserinin ve baş hakemin oyunu durdurup bunu engellemesi gerekiyor. Bu yüzden masaya gittim ama oradaki saha komseri bana çok sert bir şekilde “otur yerine” diyince tabii ki sinirlendim. Bir yandan bütün salon size hakaret ediyor, senin başvurduğun mercîde en ufak bir diyalog olmadan geç otur yerine diyor. Ek anlamda, masaya gelen Engin Kennerman da olaya dahil olup bana sert tepki verince ben de “anons yaptırın oturacağım yerime” dedim ancak teknik faul çaldı. Teknik faulle beraber de niyetini belli etmiş oldu. O niyet şudur: “Hayır, biz bugün burada o anonsu yaptırmayacağız. Korkuyoruz, yaptırmayacağız” Onun üzerine de ben, “Yaptırmıyorsan, at beni” dedim. Ben bunu gerçekten sinirlerim bozulduğu, saha içinde kalmamın olayı daha vahim boyutlara çekebileceğini düşündüğüm için söyledim. Seyirciye dönüp jest yapabilirdim atıyorum, bunun gerçekleşmesini istemedim. Sonuçta insanız. Ardından zaten kimseyle herhangi bir diyaloga girmeden, kafamı eğdim ve salonu terk ettim. Yasa çıktı ama değişen bir şey yok. Hâlâ korkuyorlar.
Önceki röportajımızda “Ben Fenerbahçe düşmanı değilim” demiştiniz ancak şu son olaylarla birlikte yoğun tepkiler aldınız ve olay bir nevi yeniden alevlendi. Şimdi nasıl görüyorsunuz?
Ben konunun tamamen fanatizmden kaynaklandığını düşünüyorum. Evet, benim twitter hesabıma çok sayıdaki Fenerbahçe taraftarından küfürler, hakaretler geliyor ama sağduyulu kesimden de çok güzel mesajlar, özürler alıyorum. Onun için, benim burada söyleyebileceğim bir şey yok. Fenerbahçe taraftarı Ergin Ataman’ı düşman olarak görüyorsa, ben ne yapabilirim? Gidip de onların önünde diz çökecek hâlim yok. Hayatımda kimsenin, kendi taraftarımın önünde bile diz çökmedim. Ben sadece takımıma maç kazandırmaya çalışıyorum, dopingle alakalı mevzulara da gülüp geçiyorum. Aslında bu konu hakkında çok daha ağır konuşabilirim ama Fenerbahçe kulübüne olan saygımdan ötürü susuyorum. Yoksa benim de gündeme getirebileceğim bir sürü şey var.
Beşiktaş taraftarı Yıldırım Demirören’i protesto edince de seyirciyle bir gerginlik yaşamıştınız...
Valla o konu için de tekrarlayayım, kimsenin önünde diz çökmem. O günün koşullarında benim için doğru olan yaptığım davranıştı. Basketbol seyircisi salona geldiğinde takımını destekler. Saha dışında herkesin bir görüşü olabilir, buna elbette saygılıyım. Ancak biz burada Beşiktaş’ı belirli bir yere getirmek için varız, kimsenin adamı veya başka bir şey değiliz. Ben onun için sabahtan akşama kadar çalışıyorum. Taraftar da buraya geldiği zaman o desteği versin istiyorum. Konu için ilk başta çok tepki aldım taraftardan, doğru. Ancak zamanla ortaya çıkan sağduyulu kesimin öne çıkmasıyla birlikte benim görüşümün doğru olduğunun farkına varıldığını düşünüyorum. Bu bir psikolojidir.
Parkeye dönelim, bu sezon iki kez Galatasaray’ı yenebilen Barcelona, Siena ve bir de siz varsınız. Beşiktaş’ın sırrı ne?
Şimdi öncelikle şunu kabul etmem lazım; Galatasaray, Türkiye’de en iyi basketbol oynayan takım. Disiplinliler, iyi savunma yapıyorlar ve top paylaşımları üst düzeyde. Bu performanslarıyla beraber de ilk kez katıldıkları Euroleague’de iz bırakarak ciddi sonuçlar aldılar. Bizim konumumuza gelirsek, kadromuz onlara göre daha dar. Sezon başında Deron Williams’lı takımla yapılan planlamanın eşliğinde de Galatasaray’a oranla daha NBA’e yönelik bir basketbol oynadığımızı söyleyebilirim. Onlar genelde 24 saniyenin tümünü kullanmaya çalışırken, biz uygun bulduğumuz pozisyonları değerlendirme taraftarıyız. Bu sistem de illa hücumda beş-altı pasın yapılmasını gerektirmese de doğru anda şutu kullanmak önemli. Her anlamda farklı iki ekol, Galatasaray’ın sert savunmasının yanında biz daha günlük, büyük maçlar için özel önlemler alıyoruz. Takımımızın mental seviyesi, gücü buna uygun.
Peki diğer rakiplerinizin son durumu hakkında neler söylersiniz? Efes hafta içinde Ufuk Sarıca’nın yerine Zouros’u getirirken, Fenerbahçe’de Spahija’nın geleceği tartışılmaya devam ediliyor.
Ufuk malesef şanssız bir sezon geçirdi. Ermal’in, Efes için çok önemli bir oyuncu olan Kerem Gönlüm’ün sakatlığı onu çok zor durumda bıraktı. En basitinden, Ersan konusunda yine Ufuk’un elinde olmayan sebeplerden ötürü bazı gelişmeler yaşandı. Öyle vuku bulması bir yana, Efes önemli yatırımlar yapsa bile kadro anlamında hiç CSKA, Barcelona, Panathinaikos gibi takımlarla aynı düzeye çıkamadı ki. Nitekim Euroleague’de çok darbeler yedi. Ancak bu sezon Avrupa’da başarısız olunsa bile ligde iyi giden bir Efes vardı ve ben Ufuk’a yeterli zamanın verilmediğini düşünüyorum. Efes yönetiminin kararıdır, hepimiz o ekolü temsil eden isimler olarak bu yollardan geçtik (gülüyor). Ufuk da alışacaktır. İşin Fenerbahçe kısmında ise bana göre durum daha vahim. Hani Türkiye Kupası’na bakıyorsun, Efes eleyen takım. Lige bakıyorsun Fenerbahçe beşinci durumda. Top 8’de zaten ikisi de yok. Fenerbahçe hakkında fazla konuşmak istemiyorum.
picture

deron williams, ergin ataman

Görsel kaynağı: AA

Bu sene başında çok tartışılan noter eşliğinde idman yapma durumuyla alakalı, Cüneyt Erden geçtiğimiz günlerde bazı açıklamalarda bulundu. Cüneyt, “Ergin Ataman ile herhangi bir sorunum yok” benzeri ifadeler kullanırken, aynı zamanda Beşiktaş yönetiminin ona bu süreçte hak etmediği şekilde davrandığını ifade etmişti. Olaya siz nasıl bakıyorsunuz?
Bugüne kadar hiç konuşmadım bu konuda ama madem sordunuz, söyleyeyim. Ben geçen sene sezon ortasında geldiğim zaman bu oyuncuların hepsiyle iki yıllık sözleşme yapılmıştı. Doğal olarak mayıs ayının sonuna kadar kulüpte bulunduğum süreç içerisinde oyuncuların hepsini analiz etme şansı yakaladım ve yıl sonunda yönetime bir rapor verdim. Bu raporda da Cüneyt Erden’in gelecek seneki planlarım içerisinde yer almadığını bildirdim çünkü transferlerle birlikte o pozisyonda Can Akın, Mehmet Yağmur ve bir de yabancı oyun kurucu alacağımızı öngörüyorduk. Cüneyt’ten de bir önceki yıl çok sık fiziksel problemler yaşadığı için açıkçası memnun değildim. Maç düzenimi, antrenman programımı etkiliyordu. Ben de onu basketbol sistemim içinde görmediğim için bir antrenörün en doğal haklarından birini kullanarak yönetime, “takımdan ayrılmasını talep ettiğimi” belirttim. Yönetim de durum böyle olunca menajerine “Cüneyt’e kulüp bulun, ardından gelip konuşalım” dedi. Dünyanın her yerinde bu işler böyle yürür. Oyuncunun bir kontratı vardır, x kulüp talip olur ardından ya o kontratın tamamını gideceği takım karşılar, ya da atıyorum yarısını siz, kalanını biz ödeyelim şeklinde teklif yapar. Ancak yönetim menajere bu isteğini sunduktan sonra karşıdan gelen cevap “Hayır, Cüneyt bir yere gitmiyor. Oynamasa bile parasını alacak çünkü garanti kontratı var” olmuş. Şimdi bu yaklaşım hoş değil. Sen duruma böyle bakarsan, yönetim de “buyur o zaman” der. Sonra da iş buraya kadar geldi. Geçen televizyondaki yorumları dinlerken rastladım mesela işte “Can Akın sakatlandı, Cüneyt Beşiktaş’ın oyuncusu Ergin Ataman onu geri alır mı?” yönünde ifadeler var. Hayır, asla. Katiyen almam. Oyun kurucusuz oynarım ama bir sezon boyunca maça çıkmamış, bu tutumu sergilemiş bir basketbolcuya kadromda yer vermem. Cüneyt sezon başında başka bir kulübe anlaşmalı olarak veya kira statüsünde gitseydi ben bugün düşünürdüm. Bakardım, Cüneyt hakikaten sağlıklı mı, performans veriyor mu? Eğer tüm veriler olumluysa giderdim alırdım. Ancak bu mantalitede, “ben bir sezon boyunca oynamasam da kulübümü mahkemeye veririm o parayı alırım” diyen bir oyuncuyu takımıma geri çağırmam. Serhat da sezon başında aynı durumdaydı, ben onu da kadroda düşünmüyordum, kendisi biliyor. Serkan’ın kalmasını istiyordum ama o gidince, yönetime Serhat için sunduğum öneriyi geri çektim. O da takımda kaldı, sonunda şansı buldu oynuyor. Cüneyt iyi bir oyuncu ama yaklaşımı, davranışları hoş değildi.
Geçtiğimiz haftalarda Siena finalde Cantu’yu geçerek İtalya Kupası’nı kazandı. Herhangi bir iletişiminiz oldu mu o tarafla?
Tabii. Hatta Siena kupayı kazanmadan bir gün önce biz Türkiye Kupası’nı aldık ve o gece Siena başkanı Minucci beni arayarak tebrik etti. Hatta onlar bana İtalyanca’da “efsane” anlamına gelen “Il Mitico” derler, işte “Efsane Ergin yine yaptın yapacağını” gibi böyle çok güzel bir ilişki vardır aramızda. Bense “Siz de yarın kazanırsınız sizinki artık doğal” dedim mesela (gülüyor). O da hatta “Yok, yok bu sefer daha zor olacak. Cantu’yla oynuyoruz” şeklinde cevaplamıştı. Nitekim ertesi gün oynayıp kazandılar ve ben de arayarak tebrik ettim. Simone dahil, Siena’yla gönül bağım çok ayrıdır.
Türkiye Kupası’nın kırılma ânından bahsedelim. David Hawkins Twitter’dan “İyi haber kupayı aldık, kötü haber başkan kafamı yardı” demişti. Nasıl gerçekleşti o olay?
Hikâyenin tamamına gidecek olursak, Şeref Yalçın hakemle diyaloğa girdiği kadın basket maçından beri protokol tribününde yer alamıyor. Cezasından ötürü normal tribünde otururken, Hawkins de kupayı ona götürmek istedi. Ancak kupa fark edilenden de fazla, baya ağır. Takmalı geçmeli yerleri var falan. Orada elinden kayıyor kupa ve sonradan dört dikiş atılan David’in başına düşüyor. Durum bu.
Taraftar soruları
Ömer Erbaş: Fuenlabrada maçında Carlos Arroyo neden ilk çeyrekten sonra benchte oturdu? Performansından mı memnun değil?
Carlos maç sabahı yapılan antrenmana kasıktaki ağrıları nedeniyle katılmamıştı. Benim için de son antrenman çok önemlidir, oyuncuyu hazır görmek isterim. Takım doktorları “Arroyo oynayabilir” dediği için onu sahaya sürdüm ama maçın başında onun savunduğu adamdan Fuenlabrada üç dakikada yedi sayı buldu. Ardından onu taktiksel sebeplerle kenara çektim ama aramızda kesinlikle sorun yok. Böylece ağrıları sonrası onu da riske etmemiş olduk.
Hayrullah Özkan: Deron Williams ile iletişimi nasıl? Son olarak Türkiye Kupası programında canlı yayına bağlanmıştı...
Zaman zaman mesajlaşıyoruz ama öyle çok sık değil. Birbirimize karşılıklı sevgi ve saygımız var, bu da hep öyle sürecektir.
Koray Canpare: Milangaz’ın sponsorluk anlaşması gelecek sene devam edecek mi?
Beşiktaş’ta yeni yönetim belli olduktan sonra durumun netleşeceğini söyleyebilirim. Örneğin, Milangaz’ın bu sezon için 4.5 milyon dolarlık bütçesi vardı ancak bize yetmedi. Ona rağmen büyük jest yaparak 4 milyon dolar daha ek kaynak yaratıp, şubenin oldukça rahatlamasını sağladılar. Diğer yönden, sezon sonunda benim de kontratım bitiyor. Durumun ne yönde gelişeceğini bilmiyorum.
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam