Gölgedeki kahraman: Shaun Livingston

26 Şubat 2007, Staples Center. Los Angeles Clippers ve Charlotte Bobcats takımları parkede. Düşük tempoda başlayan maçın ilk periyodunda üç dakika 50 saniye geride kalmışken bir anda ekranlara yansıyan acı tablo… Bobcats hücumunda topu çalan ve tam sahayı kat edip turnikeye giden Clippers oyuncusu Livingston, büyük bir acı içinde yerde ve bileğini tutuyor. İlk başta kimse ne olup bittiğini anlayamıyor ama Livingston’ın yüz ifadesi, çığlıkları her şeyi anlatıyor.

O pozisyonda başarılı oyun kurucunun diz kapağı yerinden oynamış ve diz çapraz bağlarından sakatlık geçirmişti. Acilen hastaneye kaldırılan oyuncunun, basketbol oynamak bir yana, yeniden yürümesi bile aylar alacaktı. Ama asıl hikâye buradan sonra başlıyordu.

Livingston, birbirinden zorlu ameliyatların ardından rehabilite dönemine geçiş yapıyor. Bir gün tekerlekli sandalyeyle hastanede gezinirken kantinden gelen gülüşmeleri duyuyor. Kantine gittiğinde ise insanların, kendi sakatlık haberine güldüğünü öğreniyor.

“O an sanırım sakatlık anımdan daha zorluydu. Bir daha yürümem bile zor görünüyordu ancak oradaki insanların gülüşmelerini görünce yeni bir hedef belirlemiştim: Yeniden basketbola dönmek.”

Livingston, NBA’den yalnızca bir sene uzak kaldı. Clippers, oyuncusuyla sözleşme yenilemeyip onu serbest bırakmıştı. Dönemin rotasyon oyuncusu arayışlarında olan takımı Miami Heat, Livingston’a sözleşme verdi. Ancak ağır bir sakatlıktan yeni döndüğü için kafalarda soru işareti oluşmuştu. Ta ki 2014-2015 sezonuna dek...

Livingston o döneme kadar sekiz farklı takımda forma giymiş ancak rolünü bir türlü bulamamıştı. 2014-2015’te Warriors’a gelmesiyle birlikte ise yepyeni bir sayfa açmış oldu. Steve Kerr’ün pace&space’e dayalı yüksek tempolu, seri pasların olduğu hücumu ve adam değişimlerinin sık sık, alan paylaşımının dar olduğu savunma düzeni Livingston için eşsiz bir fırsat sunuyordu.

Steph Curry ve Klay Thompson ikilisinin sezon genelindeki lider rollerinin yanı sıra Draymond Green’in boyalı alandaki etkisi Warriors’ın hanedanlığını kurdu, tabii ki Andre Iguodala ve Shaun Livingston gibi önemli mikro parçalar eşliğinde...

Koç Kerr’ün sürekli tempo arayışında olması, sahanın çift yönünde takıma bazı zorluklar yaşatabiliyor. Özellikle Curry&Thompson gibi sürekli olarak çizgi dışı şutlar ve hızlı penetreler kullanan kısalar için bu zorluklar biraz daha artabiliyor. İşte tam da bu noktada Livingston devreye giriyor. 201 cm boyunda olan ve 210 cm kanat açıklığına sahip olan oyun kurucu; her üç pozisyonu birden savunabilmesi, pas liderliğini alabilmesi, ribaund ve top çalmalara ekstra katkılar yapabilmesi ve daima aktif bir motorla oynaması nedeniyle Warriors sisteminde önemli bir parça haline geldi. Tabii gölgelerden pek de çıkmadan…

“İlk şampiyonluğumun ardından ağlamadım ama çok fazla duygu yüklüydüm. Adrenalim çok yüksekti, bütün gece uyuyamamıştım. Sakatlık anımı ve sonrasını düşündüm, Warriors’taki rolümü düşündüm, sürekli olarak değiştirdiğim takımları düşündüm. Ama sonrasında kazandığım başarının önemine baktım ve buna değdiğini anladım.”

833 maç 6,3 sayı, 2,4 ribaund ve 3,0 asist ortalamaları. Livingston, All-Star seçilmedi veya herhangi bir alanda lider olmadı ancak daima mikro işlerin yıldızı, gölgelerin kahramanı oldu.

Hazırlayan: Kuzey KILIÇ