Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Fenerbahçe: Sarı-melekler

Eurosport
TarafındanEurosport

Yayınlandı 27/03/2012 - 12:12 GMT+3

Kadınlar Avrupa Şampiyonlar Ligi'nde zafere ulaşan Fenerbahçe Universal'i kupa serüveninde hiç yalnız bırakmayan Eurosport spikerlerinden Emre Yazıcıol, Bakü izlenimlerini kaleme aldı...

fenerbahçe universal

Görsel kaynağı: AA

Cumartesi sabah 06:00. Sabiha Gökçen Havalimanı’nda Fenerbahçe Universal’in Şampiyonlar Ligi Dörtlü Finali’ndeki serüveni için toplandık. Önceki gece işim çok geç bittiği ve buna mukabil olarak çok geç yatabildiğim için zombi gibiyim. Sabahın bir köründe ayakta olmayı zaten hiçbir zaman sevmedim ama bu kez yapacak bir şey yok! Bakü İstanbul’dan iki saat ileride olduğu ve Final Four’un ilk maçı da yerel saatle 16:00’da başlayacağı için şafakla beraber yola koyulmak zaruri. Uçuş yaklaşık 2.5 saat sürüyor, inildi edildi otele yerleşildi, akreditasyon kartları alındı derken ee anca... Bir de tabii vakit nakitse eğer, deftere mutlak yazmamız gereken bir “masraf kaleminin” daha olduğunu sonradan anlayacakmışız meğer. Azerbaycan, pek çok yönden otoriter rejimle yönetilen Afrika ülkelerine benziyor. Bu tür yerlerde bürokratik işlerin nasıl yürüdüğüyle ilgili herkes fikir sahibidir tahminimce. Tavanda dönen bir pervane vantilatör, keyfine göre işlem yapan, ara ara sigarasından nefes çeken polis ya da asker bir görevli, fotoğraf makinesini rehin almalar… Filmlerde resmedilen tablo budur ya hani, Azerbaycan işte bu tabloya çok yakın bir yerde duruyor. Bir de denkleme Nevruz Bayramı’nı ve ülkedeki bir haftalık resmi tatili eklediğinizde neden Haydar Aliyev Havalimanı’nda bir saat beklediğimizi anlayabilirsiniz.
Bakü ilginç bir yer. Kentte her alanda karşınıza bir arada kalmışlık, bir çelişki çıkıyor. Bizim Murat 124’lere benzeyen eski mi eski Lada 2106 taksiler bol, ama Mercedes taksiler ya da Londra stili taksiler de yok değil. İlk gün otelimize yerleştikten sonra hemen salona gidiyoruz... Salonun ismi de Haydar Aliyev Spor Salonu bu arada. Ya da Azerice’deki ismiyle “Heydar Aliyev Adına idman ve Konsert Kompleksi”. Azerbaycan’da hemen her şey Haydar Aliyev’in ismiyle anılıyor zaten. Haydar Aliyev Caddesi, Haydar Aliyev Mahallesi, Haydar Aliyev Sokağı…
Haydar Aliyev Spor Salonu’nun internette fotoğraflarını görmüşsünüzdür. 8000 kapasiteli bu dev binaya yaklaşırken gerçekten heyecanlanıyorsunuz çünkü dışarıdan bakınca cidden görkemli bir yapı. Ancak kapıdan içeri girdiğinizde çok büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorsunuz. Sahaya çok uzak tribünleri, sanki üzerine bir kat daha beton atılacakmış gibi duran duvarları, boyasız koridorlarıyla en iyimser yaklaşımla bir “kaba inşaat” hissi veriyor size bu kompleks.
İlk yarı final İtalya’nın Villa Cortese ve Fransa’nın RC Cannes takımları arasındaydı. İki takımın da az da olsa taraftarları vardı salonda. Milano’dan gelen Corteseliler bir elin parmakları kadardılar ancak maç boyunca takımlarını çok iyi desteklediler. Sonuçta Cannes, karşılaşmayı 3-1 kazanarak ilk finalist oldu.
picture

bakü spor salonu

Görsel kaynağı: Eurosport

Bu maçta dünyanın en iyi liberosu olarak kabul edilen Paola Cardullo’yu ayrı bir dikkatle izledim. Daha sonra istatistik kağıdına baktığımda 25 manşetinin %80’i pozitif, %64’ü kusursuz olarak kayda geçmiş olduğunu gördüm. Çok iyi bir performans gösterdi. Bir diğer vurgu yapılması gereken isim de Milena Rasic. Fenerbahçe Universal’in hocası Ze Roberto’nun İstanbul’daki röportajımızda üzerinde en çok durduğu oyuncu olan Rasic 21 sayı üreterek yine takımının en skoreri olmuştu. Bir orta oyuncudan genelde takımın skor yükünü çekmesini beklemezsiniz ama Ze Roberto’nun da söylediği gibi, Rasic gerçekten özel bir isim.
Villa Cortese – RC Cannes maçından sonra ortalık yavaş yavaş hareketlenmeye başladı. İlk maçta salonun ancak çeyreğine yakın bir kısmı doluyken Fenerbahçe Universal – Dinamo Kazan maçı başlamadan hemen önce doluluk oranı %50’yi bulmuştu. Tribünde hem Türkiye’den gelen Fenerbahçe taraftarları vardı, hem de Fenerbahçe’yi destekleyen Azeriler. Dinamo Kazan’ı desteklemek için de 50 kadar Tatar taraftar Haydar Aliyev Spor Salonu’ndaydı.
Müsabaka Sarı Melekler için hiç de iyi başlamadı açıkçası. Takımın çok büyük favori olması, kızların günlerdir bu maçı düşünmelerinin getirdiği aşırı konsantrasyon ve buna bağlı olarak ortaya çıkan stres sanki onları kaskatı yapmıştı. Dinamo ise çok rahattı ve çok iyi servis atarak, çok iyi blok tutarak ve çok iyi defans yaparak, kısaca mükemmele yakın bir başlangıç yaptılar. Fenerbahçe Universal’in eski yıldızı Gamova neredeyse her aldığı topu sayıya çeviriyordu. İlk set 25-17 kaybedildi. İkinci set de hiç kolay olmadı ama 20-20’den sonra Kazan’ın yaptığı önemli hatalar, Fenerbahçe Universal’in baskı altında sakin kalabilmesi farkı yarattı. Bu set Fenerbahçe’nin olunca, galiba herkes, Dinamo Kazan takımı da dahil, maçın nasıl biteceğini anlamıştı.
picture

fenerbahçe universal

Görsel kaynağı: AA

Maçtan sonra Fenerbahçe antrenörü Ze Roberto ile konuştum. Çok az da olsa Portekizce konuşabildiğim için kendisi sağolsun bana iltimas yapıyor ve röportajlarımızı uzun tutuyor. Bu elbette işin şakası. Dünyanın en büyük voleybol antrenörünün bu kadar mütevazı olduğunu dışarıdan tahmin etmek kolay değil ama Ze gerçekten inanılmaz bir insan. Çok kibar ve her soruya açık yüreklilikle yanıt vermeye çalışıyor. Nihan’ın iyi oynamasına özellikle sevindiğini, Naz ile sürekli konuştuğunu ve aralarındaki diyalogun çok işe yaradığını, ikinci setin ortasından itibaren takımın her şeyi doğru yaptığını ve sonunda galibiyetin geldiğini söyledi.
Çok yoğun geçen bir günün ardından aslında pek de mecalimiz kalmamasına rağmen çıkıp Bakü’yü bir turlamadan olmaz diye düşündük. Pazar günü keşif için fırsatımız olmayacaktı keza. Atladık şehir merkezine gittik. Birçok türk mağazası ve markası görmek mümkün. Bizzat Türkler’in işlettikleri restoranlar da mevcut. Yalnız keşke su firmalarımız da girse Azerbaycan’a. Suları aşırı lezzetsiz.
Azeriler Bakü’nün dünyadaki en güvenli yerlerden biri olmasıyla övünüyor ama zaten saat 23’ten sonra Targova denen Bakü’nin Nişantaşı’sında bile sokaklarda kimsecikleri göremiyorsunuz. Nevruz tatili sebebiyle öğrenciler de memleketlerine dönünce kent boşalmış, bunun da etkisi vardır muhakkak ama edindiğimiz intiba Türkiye’nin büyük kentleriyle karşılaştırılınca Bakü’nün biraz banliyö gibi kaldığı.
Ertesi güne çok daha iyi bir başlangıç yaptım kendi adıma, uykumu alabilmiştim ve finale hazırdım. Üçüncülük maçı için salona gittiğimizde yine tribünlerde büyük boşluklar göze çarpıyordu. Maçı Dinamo Kazan galip kapatıp teselliyi buldu ama bu maçtan sonra Villa Cortese’nin takım halinde tribüne gelip kendilerini son topa kadar çok candan destekleyen bir avuç İtalyan taraftara tek tek onların ellerini sıkarak teşekkür etmesi Bakü’nün en güzel fotoğraflarından biri olarak hafızamda kalacaktı.
Bu maçın son anlarına doğru çıkış tünelinde Fenerbahçe Universal oyuncularını seçebildim. Görünüşte maçı takip ediyorlardı ama ben biraz daha farklı bir şey hissettim. Sanki çıkıp oynamak için sabırsızlanıyorlarmış gibiydi. Yarı final öncesi ısınmada gerginliklerini saklayamayan oyuncular bu defa kaplarına sığamıyorlardı. O gün onların bayramıydı, şenliğiydi sanki. Gerçekten de öyle oldu. Maç başladı, ilk setin ilk teknik molasından sonra otoriteyi ilan ettiler ve güle oynaya maçın sonunu getirdiler.
Son sayının ardından sahada müthiş bir kutlama başladı doğal olarak. Ama benim en çok hoşuma giden kızların kürsünün üstünde, son zamanların popüler şarkısı Ai Se Eu Te Pego’da Liubov Soklolova önderliğinde hep beraber yaptıkları danstı.
Final Four’un Fenerbahçe adına yıldızı kimdi diye sorarsanız eğer, bu, cevabı da içinde barındıran bir soru olur diyerek anti-klişe timinin olası saldırısına davetiye çıkaracağımı biliyorum fakat gerçekten de öyle. Dinamo’ya karşı 32 sayı üreten Koreli Kim Yeon-Koung, final maçında da %51’lik atak başarısıyla 23 sayıyla katkı vererek MVP oldu. Yalnız takımın bu başarısını sadece Kim’e bağlamak yanlış olur.
Naz, ilk maçta çok sıkıntılı başladı. Hatta onun arkadaşlarını oynatamaması Dinamo maçında o ilk setin kaybının belki de en önemli nedeniydi ve sanırım kendi de bunun farkındaydı. Ama işte tam da bu yüzden, o andan sonra toparlanıp sonrasında oynadığı oyun daha da fazla anlam kazanıyor... 22 yaşında gencecik bir pasörün, üstelik de ilk kez bu kadar büyük sorumluluk aldığı Final Four’da kötü başlangıca rağmen böyle bitirmesi etkileyiciydi.
İlk maçta biraz stres biraz da büyük salonun etkisiyle iyi servislerini devreye sokamayan Logan Tom, ikinci maçta bunu da aştı ve yine Bakü’ye damga vuran isimlerden biri oldu. Bu sene takıma tam anlamıyla adapte olan büyük kalite Sokolova da iki maçta da süper oynadı.
Eda Erdem içinse sadece şunu söylemek sanırım yeterli olacaktır, iyi hatta mükemmel oynamasına insanlar o kadar alıştı ki artık kimse bunu vurgulamaz oldu belki de. Ama ben bir kez daha vurgulamak istiyorum ki Eda şu anda dünyanın en iyi orta oyuncularından, belki de en iyisi.
picture

fenerbahçe universal

Görsel kaynağı: AA

Fabiana da, iki maçta da 10’ar sayı bularak ne kadar yararlı bir transfer olduğunu kanıtladı.
Ve son olarak tabii ki Nihan… İnanılmaz bir libero performansı gösterdi. Fenerbahçe Bakü’ye, dört takım arasında manşette en çok zorlananı olarak geldi. Nihan ilk maçta %92’lik pozitif, %75’lik kusursuz manşet oranıyla oynadı. Finalde ise neredeyse iki kat daha fazla manşet aldı ama ortalamaları yine hayli tatmin ediciydi; %77 pozitif, %59 kusursuz. Final Four’un en iyi liberosu olarak Paola Cardullo seçildi ama bu ödül Nihan’ın hakkıydı bana sorarsanız. Uçakta Nihan ile bir röportaj yapma şansım da oldu, bu röportajı da önümüzdeki günlerde burada okuyabileceksiniz.
Evet uçak demişken, uçağı merak ettiğinizi biliyorum, dönüşte yaşananlarla ilgili birkaç kelam ederek bitireyim.
Öncelikle, tarih yazmış, Avrupa Şampiyonu olmuş bir takımla bu başarının hemen ardından aynı uçakta ülkeye dönmek muhteşem bir deneyim oldu. Yapılan kutlamaları, oyuncuların tepkilerini izlemek, yöneticileri coşkuyla tezahürat yaparken seyretmek eğlenceliydi. Bir de tabii oyuncuların takım içindeki rollerini ve karakterlerini daha iyi kavramayı sağlaması açısından çok faydalı oldu. Örneğin takımın en genç oyuncularındanYağmur Koçyiğit adeta neşe kaynağı. Taraftarla ilişkisi üst düzeyde ve maçlar esnasında ya da sonrasında arkadaşlarını ateşleyen, enerjisiyle grubun ruh halini yukarı çıkartan bir yapısı var. Belki sezon boyunca Şampiyonlar Ligi’nde çok fazla süre almadı ama bu özelliğiyle onun da bu şampiyonlukta katkısı çok fazla. Kaptan Seda, biraz mesafeli ve sanırım oynayarak daha çok katkı yapamadığı için biraz buruktu. Nihan takımın hırs küpü ve birleştiricisi konumunda, ayrıca çok mütevazı ve insanlara karşı çok kibar. Yabancılar Kim, Fabiana ve Logan Tom çoğu zaman beraberler ve dışarıyla etkileşimleri çok fazla değil.
Ve de tabii Ze Roberto. Hocaya oyuncuların saygısı çok üst düzeyde ve bu, takım sporlarında hep çok önemlidir.
picture

fenerbahçe universal

Görsel kaynağı: AA

Geçen sene Vakıfbank’ın kazandığı Şampiyonlar Ligi kupası, bu kez Fenerbahçe’nin oldu ve en azından bir sene daha ülkemizde kalacak. Fenerbahçe çok istediği Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu, hevesle, vizyonla, çok çalışarak ve akılcı yatırım yaparak kazanmayı başardı. Futbolda her kulübümüzün yaptığı lüzumsuz yabancı transferlerinde sokağa atılan paraların çok azına kurulan bu takım, taraftarlarının yaptıkları tezahürattaki gibi “armanın gururu” oldu. Bu, diğer kulüplerimize örnek olmalı.
Azerbaycan’daki organizasyon ise maalesef faciaydı. Hep söylediğim gibi, politika ya da sermayeden dolayı bu tip organizasyonları, organize etme geleneği olmayan ülkelere veren konfederasyonlar, bu WTA olur, CEV olur ya da IOC olur, iki, hatta üç kez düşünmek zorunda. Azerbaycan’daki bu Final Four CEV’e büyük prestij kaybı oldu ve prestiji parayla satın alamazsınız.
Ve son söz; umalım ki bu kupa uzun yıllar Türkiye’de kalmaya devam etsin. Tebrikler Sarı Melekler!
*Azerice’de “yasak” manasına gelen ve tabelalarda sıkça karşılaştığınız kelime.
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam