Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Özel röportaj - Çağla Büyükakçay: Türk oyuncuların en büyük sorunu rakipleri kafada büyütmek

Eurosport Türkiye

Güncellendi 01/03/2015 - 15:30 GMT+2

Dünya sıralamasında 108 numaraya yükselerek bir rekora daha imza atan milli tenisçi Çağla Büyükakçay, Eurosport.com Türkiye'nin sorularını yanıtladı.

Çağla Büyükakçay

Görsel kaynağı: Eurosport

Kadın tenisinde uzun süredir Türkiye'nin bir numaralı ismi olan Çağla Büyükakçay, devam ettirdiği çıkışla ilk 100'ün kapısını zorlamaya başladı. 25 yaşındaki raket ile önündeki turnuvalar için hazırlıklarını sürdürdüğü Enka Spor Kulübü'nde bir araya geldik. Sorularımızı içtenlikle yanıtlayan Çağla ile, Türk tenisinin sorunlarından ve geleceğinden kariyer hedeflerine, profesyonel tenisçilerin yaşadığı zorluklardan korttaki ritüellerine kadar uzanan birçok konuda sohbet ettik.
Dünya sıralamasında 108 numaraya yükselerek rekor kırdın. Çalışmaların ne yönde ilerliyor?
Başarılı olmak için devamlı çalışıyoruz. Bu bir süreç. Sezon başından beri üçüncü kez rekor kırdım. 136 numaradan 123’e, oradan 117’e yükseldim. Dubai’den sonra ise 108. basamağa çıktım. Elbette çok sevindirici ve büyük moral kaynağı. Henüz sezonun başındayız. Sezonun iniş çıkışlarla dolu olduğununun bilincindeyim. Şu an benim için en doğru olan önümdeki maçlara tek tek odaklanıp ileriyi fazla düşünmemek.
Dubai gibi çok zorlu bir turnuvaya wildcard’la katıldım ve orada premier düzeydeki ilk galibiyetimi aldım. Şu anda bulunduğum yerden mutluyum, ama hedeflerim gün geçtikçe büyüyor.
Grand Slam’lerdeki hedefin ne? Bu yıl seni ana tabloda izleyebilecek miyiz?
Açıkçası eleme oynamaktan yoruldum. Büyük bir zihinsel baskı oluşturuyor. Elemelerde karşıma çıkan oyuncuları daha önce yenmiş olsam da, orada üst üste üç tur geçmek çok zor. Bambaşka bir kazanma isteği ve mücadele var. Şu ana kadar üç kez elemelerde son tura kaldım. Defalarca deneyip başaramadım gibi bir durum yok. Elemelerden gelen oyuncuların neler başardığını görüyoruz. Herkes herkesi yenebiliyor. Sharapova, Avustralya Açık’ta elemelerden gelen Panova’ya karşı iki maç puanı çevirerek kazanabildi.
İlk 110 içinde kaldığım sürece Grand Slam ana tablolarında doğrudan yer alabileceğim. Şu an en büyük hedefim bunu başarmak. Roland Garros için hazırlıklarımız devam ediyor.
picture

Çağla Büyükakçay

Görsel kaynağı: Eurosport

“Herkes herkesi yenebiliyor” dedin. Fed Cup’ta dünya 27 numarası Elina Svitolina’yı ve 42 numaradaki Heather Watson’ı mağlup ettin. Eminim ilk 100’de, ilk 50’de yer alan oyuncuları yenebileceğini sen de biliyorsun, yine de bu galibiyetleri kortta yaşamak psikolojik bir rahatlama sağladı mı?
Gerçekten sağladı. Daha önce de ilk 100 oyuncularına karşı galibiyetler almıştım, fakat her zaman bu tip oyuncularla oynama şansı bulamıyorum. Bu konuda Fed Cup’ta birinci grupta yer almamız çok faydalı oluyor. Neredeyse tüm ülkelerin bir numaraları dünya sıralamasında ilk 100’ün içinde. Fed Cup’ta her zaman dişli maçlar oynuyorum.
Kendime inancım her zaman yüksek, fakat aşamadığım bir mental blok vardı. İlk 100 oyuncularıyla oynarken maç puanı yakalayıp kaybettiğim maçlar oldu. Shahar Peer’e, Olga Govortsova’ya bu şekilde yenildim. Şu anki duruşum ise geçen yıllara kıyasla daha farklı. Svitolina ve Watson galibiyetleri beni mental anlamda bir kat yukarı çıkardı.
Türkiye’de yetişen oyuncuların yaşadığı en büyük dezavantaj rakipleri kafada büyütmek. Aslında onlar da benim gibi çalışıyorlar, mental ve fiziksel zaafları var. Bunun farkındayım, ama bir yandan da çocukluğumdan beri onların daha iyi olduklarını duyarak büyüdüm. Bu düşünceyi kırabildiğim için mutluyum.
Peki Türk oyuncularda bu algının oluşmasındaki neden nedir?
Türkiye’nin tenis dünyasında köklü bir yere sahip olmayışı, yeni yükselen bir ülke olması önemli bir faktör. Marsel ile ben bu boşluğu doldurana kadar bir rol model yoktu. Grand Slam oynayan yoktu. İlk 500’e giren birkaç kişi vardı.
Sponsorlarımla ilk görüştüğümde hedef Grand Slam elemesi oynamak ve ilk 250’ye girmekti. Bu çok büyük bir hedef olarak görülüyordu. Dünyada işler böyle yürümüyor. Ben profesyonel tenise başladığımda 17 yaşındaydım. Şu anda dünya sıralamasında ilk 100’de iki tane 17 yaşında oyuncu var.
(Güncel dünya sıralamasında İsviçreli Belinda Bencic 32, Hırvat Ana Konjuh ise 99 no.lu basamakta yer alıyor.)
İşin içine girdikten sonra aradaki farkları anlıyorsunuz. Türkiye’de benden önce ilk 20’ye girmiş bir tenisçi olsaydı, onun çıtayı koyduğu yeri hedefleyerek yola çıkabilirdim. Ancak Grand Slam oynayan kimse olmadığı için, ilk etapta Grand Slam oynamayı hedefledik.
Marsel ve sen, gelecek nesil için eksikliğine vurgu yaptığın rol modeller olabilirsiniz.
Marsel ile birlikte lokomotif gibiyiz. Küçük bir tenisçi bana baktığında, “Çağla abla 108 numara oldu, ben de olabilirim” diye düşünmeli. Arkamızdan gelen gençlerin vizyon olarak gelişmelerine katkıda bulunmak istiyoruz.
picture

Çağla Büyükakçay

Görsel kaynağı: Eurosport

Benzer aşamalardan geçmiş tecrübeli bir oyuncu olarak, genç oyuncuların bugünkü gelişim sürecini geçmiştekiyle kıyaslamanı istersek neler söyleyebilirsin?
Geçtiğimiz günlerde 14 yaş kız takımımız ilk kez finallere katılıp Avrupa üçüncüsü oldu. 16 yaş takımımız ise yedincilik kazandı. Benim jenerasyonum milli takıma gittiğinde bırakın Avrupa’da derece yapmayı, maç kazanmakta dahi zorlanırdı. Türkiye’ye tenisle pek alakası olmayan bir ülke gözüyle bakılırdı.
Bugünkü duruma baktığımızda, üst seviyeden başlarsak, Fed Cup’ta İngiltere’yi yenecek duruma geldik. Bu çok büyük bir olay. Wimbledon’dan dolayı köklü bir tenis geçmişleri var, bütçe ve tesis konusunda dünyanın en iyi ülkelerinden biri.
Küçüklere dönersek, gösterilen gelişim umut verici ve sevindirici. Ancak gençlerin hayatında kritik bir nokta var, genelde profesyonel olma kararı 14-16 yaş döneminde alınıyor. Birçok aile, spor ile eğitim arasında kalıyor. Tenisin ne kadar zor bir iş olduğunun, fedakarlıklar gerektirdiğinin farkına varan kimileri pes ediyor, kimileri ise devam ediyor. Şimdilik Türkiye açısından herşey çok iyi gidiyor. Düzenlenen organizasyonlar ilgiyi arttırdı. WTA Sezon Sonu Şampiyonası ve Istanbul Cup’ın ardından bu yıl da Federer geliyor. Daha çok çocuk tenisle tanışacaktır.
Federer gibi bir efsanenin İstanbul’a gelmesi senin için ne ifade ediyor?
Gelmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Bence Türk tenisine çok şey katacak. Federer’i canlı izlemek küçük bir çocuk için tenise başlama sebebi bile olabilir. Bana göre Federer’i canlı izlemek, ölmeden önce yapılması gerekenler listesinde yer alıyor. Dünya tenisine gelmiş en büyük yeteneği İstanbul’da seyredecek olmak beni de heyecanlandırıyor.
Gençlerin yapmak zorunda oldukları seçimden bahsettin. Sen de küçük yaşta ABD’ye gitmeyi düşünmüşsün. Bundan vazgeçme sebebin neydi?
Adana’da yaşarken tenis sayesinde ABD’de okuma düşüncesi çok cazipti. Fakat İstanbul’a geldikten sonra benden önce ABD’ye giden Türk oyuncuların kendilerine bir şey katamadıklarını farkettim. Tenisi aşırı seven bir çocuktum. Tüm günümü kulüpte geçirdikten sonra eve gelip duvarda tenis oynardım. Tüm bu emeğin ve ailemin yaptığı fedakarlıkların boşa gitmemesi için profesyonel olma kararı aldım. Geriye dönüp baktığımda bu kararın da çok sağlıklı olduğunu düşünmüyorum. Sponsor konusunda şanslı olmasaydım, maddi imkansızlıklardan dolayı tüm gün antrenman yapıp turnuvalara gidemeyen bir tenisçi olabilirdim.
Kendi antrenörünüz ve özel bir programınız olmadan iyi yerlere gelmek söz konusu değil. Bunların hepsi maddiyat gerektiren şeyler ve ailem bu masrafları karşılayacak durumda değildi. Benim en büyük şansım 17 yaşındayken sponsor bulmam oldu. Türkiye Tenis Federasyonu’na genç ve başarılı bir tenisçiye destek olmak istediklerini söylerek başvurmuşlar ve sonrasında bana geldiler. Bu teklif hayallerimin kapısını araladı. O başlangıç çok önemliydi. Bu imkanlara şu anda mücadele ettiğim rakiplere göre çok geç kavuştum. 17 yaşıma kadar, İstanbul şartlarında günde 1.5 saat antrenman yapabilirken, bambaşka bir temponun içine girdim. Türkiye koşullarında böyle bir imkan bulmak benim için şans, fakat dünya tenisiyle kıyaslayınca çok geç kalındığını görebiliyoruz.
Hiçbir zaman junior seviyesinde oynayamadım. Bir keresinde beni destekleyen bir tenissevere, “Bouchard kaç yaşında nereye geldi, siz hala Çağla’yı destekliyorsunuz” şeklinde bir tepki verildiğini gördüm. Bouchard ile beni kıyaslamak komik. Bouchard gibi tenisçiler çocuk yaştan itibaren birer proje olarak görülüyor ve sadece profesyonel olmayı amaçlayan bir plan dahilinde yetiştiriliyorlar. Ben ise 17 yaşımda kendi isteğim, ailemin desteği ve tesadüflerin yardımıyla ortaya çıktım.
picture

Çağla Büyükakçay

Görsel kaynağı: Eurosport

2015 takvimi senin için nasıl devam edecek? Seni nerelerde izleyeceğiz?
Sıralamam yükseldiği için daha yüksek profilli turnuvalarda ana tabloda yer bulabiliyorum. Haftaya Malezya’da WTA turnuvasına katılacağım.
(Çağla Büyükakçay, Malezya’da ilk turda Avustralyalı Jarmila Gajdosova ile eşleşti.)
Grand Slam’lerden sonra en büyük turnuvalar olan Indian Wells ve Miami’de kariyerimde ilk kez yer alacağım.
Roland Garros’a kadar tamamı WTA turnuvalarından oluşan bir program yaptık, bu süreçte hiç ITF turnuvası oynamayacağım. 13 Nisan’a kadar dünya sıralamasında 110 numaranın üstünde kalırsam Roland Garros’ta eleme oynamadan ana tabloda yer alacağım.
Peki seni bu yıl da İstanbul Cup’ta görebilecek miyiz?
Evet, İstanbul Cup’ta mutlaka yer alacağım. Ülkemizde böyle organizasyonlar olması benim için büyük bir avantaj. Sonuçta bu tip turnuvalarda oynayabilmek için yurtdışına çıkıyorum. Elbette kendi evimde oynamak isterim.
Profesyonel bir tenisçi olarak sürekli seyahat ediyorsun. Vaktinin büyük kısmı turnuvalar ve yolculuklarla geçiyor. Bu durum ne gibi fedakarlıklar yapmanı gerektiriyor?
Gerçekten çok yoğun bir programım var. Dubai’den geldim ve Malezya’ya gitmeden önce 4-5 günüm vardı. İstanbul’da bulunduğum süre içinde günde iki antrenman ve kondisyon çalışması yapıyorum. Saat 10.00’da başlayan çalışmalar, 18.00’de sona eriyor. İki-üç aydır dişçiye gitmeye çalışıyorum, ona dahi vakit bulamadım.
Ben seyahat etmeyi çok seven biriyim, ama bazı zorlukları var tabii ki. Zaman farkına ve değişen hava şartlarına alışmak zorlayıcı oluyor. Örneğin yakın zamanda hava sıcaklığının -1 derece olduğu Macaristan’dan Dubai’ye geçtim. Elbette bu bütün tenisçilerin karşılaştığı bir durum, ben de birkaç gün içinde uyum sağlamaya çalışıyorum.
Bunun dışında yemek konusu bazen problem olabiliyor. Normalde de çok iştahlı biri değilim, fakat Asya ülkelerine, özellikle de Çin’e gittiğimde “Keşke kendi yemeğimi getirseydim” dediğim oluyor. Orada makarnanın tadı bile değişik oluyor. Sürekli seyahat etmeye ve dolayısıyla dışarıda yemek yemeye o kadar alıştım ki, damak tadım değişti. Türkiye’de eskisi gibi her yerde yiyemiyorum, ev yemeği fazla yemiyorum.
Adana’da büyüdüğün için sıcak havalara adapte olmakta diğer tenisçiler kadar zorlanmıyorsun sanırım?
Evet, sıcak havaları seviyorum. Dubai’de hava güzeldi, ama Malezya gibi çok nemli iklimler zorluyor. Tabii bu konuda bir Rus’a göre avantajlıyım.
Uzun yolculuklardan bahsetmiştik. Yolculuk sırasında nasıl vakit geçiriyorsun?
Kitap okumayı seviyorum. Gördüğüm kadarıyla dizi izleyen epey oyuncu var, fakat ben tercih etmiyorum. Eğer daha önce vakit bulamadıysam yolculuk sırasında kendi maçlarımın kayıtlarını izliyorum. Neyse ki uyuma konusunda sıkıntı çeken biri değilim. Uçak kalktığı an uykuya dalabilirim.
Geçmişte WTA oyuncuları arasında Ana Ivanovic’i beğendiğini söylemiştin. Şu an Tur’da beğendiğin ve örnek aldığın oyuncular hangileri?
Ivanovic’i eskiden daha çok seviyordum. Şimdi de beğeniyorum, ama onun oyunu benim tarzıma pek uymuyor. Son dönemde Simona Halep’i çok beğeniyorum. Oyun stillerimizi de birbirine benzetiyorum. Halep tenisçi olmak için çok iri, çok uzun boylu veya çok kaslı olmak gerekmediğini gösteren bir oyuncu. Boyu sadece 1.68, Serena Williams gibi isimlerle kıyasladığımızda çok büyük kas kütlesine sahip değil, ama müthiş işler başarıyor. Gelişimini başından beri takip edebildiğim bir oyuncu. 2012’de dünya sıralamasında 50 numarayken müthiş bir gelişim gösterip ilk beşe girdi. Açıkçası onun gelişimi beni motive ediyor. İmkansız gördüğümüz şeylerin aslında mümkün olduğunu gösteriyor.
Birçok oyuncunun maç öncesi ritüelleri veya kort içinde vazgeçmedikleri rutinler var. Senin bu tarz alışkanlıkların var mı?
Maç öncesinde bir oyun planı yapıp bunu kağıda dökerim. Kortta istediklerimi yapmama yardımcı olduğunu düşünüyorum. Maç içinde ihtiyacım olduğunu hissettiğimde de bu yazdıklarımı okuyorum.
Bunun dışında uğurlu kıyafetlerim var. Çoğu tenisçinin böyle takıntıları vardır. Önemli bir maçım olduğunda, daha önce kazandığım bir maçta giydiğim kıyafeti tekrar giymek istiyorum. Sponsorlardan dolayı bazen yeni kıfayetler giymek zorunda kalıyorum, ama onları da maçta giymeden önce mutlaka test etmiş olmam lazım.
Terlememiş olsam dahi, her oyuncu gibi havlu alıyorum. Önemli puanlardan önce ve sonra kafamı toparlamama yardım ediyor. Son olarak sık sık dua ediyorum. Maç içinde ölüm kalım hissiyatı yaşatan anlar geliyor, bunun hayatınızda bir kez karşınıza çıkabilecek bir fırsat olduğunun farkına varıyorsunuz. Dua etmek bu tip anlarda bir parça daha rahat olmamı sağlıyor.
Tolga İnan @tolgainan
Mert Sarıbaş @mertsrbs
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam