Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Eurosport Türkiye yazarlarından Bozkurt Yılmaz: Soyunma odası

Eurosport
TarafındanEurosport

Yayınlandı 08/12/2013 - 12:51 GMT+2

Eurosport Türkiye yazarlarından Bozkurt Yılmaz, Çaykur Rizespor Fenerbahçe karşılaşmasını değerlendirdi.

Fenerbahçe oyuncuları Çaykur Rizespor maçının ardından galibiyet pozu verdi

Görsel kaynağı: Eurosport

Fenerbahçe için her zaman Trabzonspor deplasmanları saha içi olduğu kadar saha dışıyla da zor olmuş ve Sarı Kanaryalar Rize’yi sığınacak sakin ve güvenli bir liman olarak görmüş, maç öncelerinde Rize şehrinde çokça konaklamışlardır. Fenerbahçe’nin Rize deplasmanında oynadığı maçlar da skordan bağımsız genelde dostluk içinde, sorunsuz bitmiştir.
Kuşkusuz, Fenerbahçe haftalardır maç kazanamayan Rizespor ile saha içinde zor bir maç oynayacağını tahmin etmiş ama tribünlerden nedensiz ve çirkin bir tepki alabileceğini hesap etmemiştir… Bu tepki yerel midir ithal midir cevabını Rizespor verecek ve özeleştirisini yapacaktır.
Maça akıcı ve süratli bir futbol ile başlayan Rizespor olurken Fenerbahçe futbol adına yaptıklarını unutmuş,yeteneklerini inkar eden ve dahası Fethiyespor yenilgisinin izlerini taşıyan bir görüntüdeydi.
Florin Cernat, Alves ve Egemen’in arasından bir plazanın döner kapısından geçermişçesine ustalıkla sıyrıldığında donan Fenerbahçe defansı çözülemeden Kweuke affetmedi ve Rizespor’u 1-0 öne geçirdi. Golün anonsu yapılırken bir pozisyon daha yakalayan Rizespor bunu da atsa maçın sonucu nerelere giderdi bilinmez…
Fenerbahçe’nin alışılagelmiş hücum aksiyonlarını unutmuş göründüğü ilk 30 dakika dolduktan sonra maçın seyri değişti, Fenerbahçe bazı şeyleri yavaş yavaş hatırladı.
İlk yarı biterken atılan golün tadı, yenilen golün acısı büyük olur ve Fenerbahçe bir hafta önce bu acıyı Beşiktaş önünde fazlasıyla tatmıştı.
İlk yarı biterken Fenerbahçe bir frikik kazandı. Hazırlıklar uzun sürdü. Caner artık ne dediyse Baroni öyle bir noktaya vurdu ki örümcek ağları delik deşik oldu. Frikik golünün “Aziz Yıldırım şike yapsana” tezahüratı sonrası gelmesi bir tesadüf olabilir mi sorusunun cevabınıysa okuyanların yorumuna bırakmak en iyisi…
İkinci yarı başlarken “biz bu taraftaki kaleye daha rahat gol atarız” diyen Fenerbahçeliler futbolun romantik tarafının bekçileriydi ve kısacık saçları ve dizinde bir sargısıyla o taraftaki kaleye bir devrede 4 gol atan Kocaman adama ilk o gün sevdalanmışlardı… Gerçi Rize’nin stadının yeri değişmişti ama olsun. Güzeli hatırlamak güzeldir..
Fenerbahçe, ikinci yarıyla beraber tek kaleye çevirdiği maçta irili ufaklı pozisyonlar heba ederken tarihi bir an yaşandı ve Süper Ligde ilk defa kravatlı bir adam sahaya girdi. İşini ciddiye alan kırmızı kravatlı bu adam saha dışına yavaşça çıkarılırken “kıyafetine göre muamele görürsün” sözünün doğruluğunu kanıtlarcasına göreviler de çok kibardı!
Fenerbahçe’nin ikinci golü için “Webo bomboş kafayı vurdu” demek büyük bir alın teri gaspı olur! Kornerlerde genellikle ön direk organizasyonu yapan Fenerbahçe için Rıza Çalımbay dersini iyi çalışmış ve defansına ‘ön direğe koşan oyuncuları boş bırakmayın’ talimatını vermişti. Christian korneri atarken Sow öne direğe yanında bir defans oyuncusu ile gitti, Alves de iki defans oyuncusunu yanında sürükleyip ile bir başka yalancı koşu yaptı ve aslında Webo’nun önünde durması gereken 3 kişi bertaraf oldu. Hakkını yemeyelim Webo da çok güzel vurdu. Sarı-Lacivert forma altında henüz 1.yılını doldurmayan Webo’nun ligde 13. golünü attığının da altını çizelim.
Webo’dan başlamışken oyunculardan gidelim. Emenike’nin son vuruşlardan önce arkadan itilmesini görmemezlikten gelmeden “ah Emenike” demek gerek. Tercihlerinde %50’nin üzerinde bir oranı yakaladığı her gün takıma büyük katkı veriyor.
Bazen sınıfça yaramazlık yapılır ama bir kişi disipline gider ve ceza alır ya, işte Caner o bir kişi. Terazinin bir kefesindeki futbol hünerleri ağır bastıkça diğer kefedeki anlamsız hırçınlık yukarı çıkacak diye ümit ediyoruz.
Fenerbahçe taraftarları, Rüştü’den bu yana “kaleyi terk edip çıkan kaleci sendromu” konusunda çarpıntılardan bol bol muzdarip olmuşlardır. Sağ olsun Volkan da bu konuda üzerine düşen katkıları fazlasıyla yapmıştır. İlk yarıda ileri çıkıp rakibi korner bayrağına kadar takip etmesi ne kadar gereksizse ikinci yarıdaki çıkışı da o kadar kaleci becerisi ve tecrübesi doluydu. Gerçek şu,Volkan basit hatalarına tövbe edebilse tam anlamıyla dev gibi bir kaleci olur.
Kuyt’a atılan ince tekmenin penaltı olduğu gerçeğiniyse Yunus Yıldırım gibi penaltı fobisi olan bir hakeme anlatmak, Küçükçekmece-Tozkoparan minibüsünde Bonjovi’nin 7800 Fahrenheit albümünün çalacağını beklemek gibi bir şey.
Mehmet Topal çok şansız bir sporcu. Şansız çünkü alan savunması üstadı Aydın Örs hala Fenerbahçe basketbol takımının koçu olsa, bir zamanlar hem basketbol hem futbol takımında oynayan Can Bartu gibi onu da basketbol takımına alırdı. Zira Mehmet Topal’ın alan savunması bilgisi çoğu basketbolcuda yok. Bulunduğu yer itibariyle 5 metrelik bir yarıçaptaki bir daireyi hakimiyet altına alıp karşısındaki oyuncuyu rahatsız edebiliyor.
Futbolcular adına son söz günah keçisi Christian Baroni’ye. Onun için en büyük haksızlık “Alex’in yerinde oynuyor” yorumudur. Fenerbahçe o dizilişten çok farklı sahaya yayılıyor ve Baroni dikkatli olduğunda sahanın her metrekaresinde savunma adına İtalyan, hücum adına Brezilyalı olabiliyor.
Fenerbahçe adına Fethiyespor krizi atlatıldı güvenli puan aralığı ile yola devam ediyor, Rizespor içinse işleri zor diyebiliriz.
Maç sonralarında, kurumsal sosyal medya hesaplarından sıcağı sıcağına fotoğraf yayınlamak çok riskli, hatta bazen yanlış da anlaşılabilir ancak Fenerbahçe’nin maç sonrası soyunma odasındaki fotoğrafı olağanüstüydü.
Bu fotoğraf, kibir içermeyen, göz yaşartan, futbol dolu bir güç gösterisidir.
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam