Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

trabzonspor sezon oncesi

Eurosport
TarafındanEurosport

Yayınlandı 16/08/2012 - 14:06 GMT+3

Soner Öztürk, yeni sezon öncesinde pek keyifli bir transfer ve hazırlık dönemi geçirmeyen Trabzonspor'u kaleme aldı.

şenol güneş

Görsel kaynağı: AA

Her yeni sezon öncesinde tüm camialar kendi hedefleri doğrultusunda taptaze ümitlerle lige girerler. Trabzonspor için de bu durum aynıdır, değişmez. Ancak ne var ki geçen sezon olduğu gibi bu sezon başında da camianın geneline sinmiş bir umutsuzluk ve çaresizlik havası hakim. Tabii ki bu ruh halinde, 2010-2011 sezonunda yargı tarafından bi’ anlamda tescil edilmiş olmasına rağmen TFF tarafından henüz Trabzonspor lehine onaylanmamış şampiyonluk payesinin de heves kırıcı etkisi var. Başta Galatasaray olmak üzere en dişli rakiplerine kaptırdığı yıldızlarıyla adeta ülkenin en büyük pilot takımı olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Trabzonspor yönetimi, geçen sezon takviye edemeyip şampiyonluk yarışının dışında kalan kadrosundan bu sezon başında da takımın tüm gol yükünü adeta tek başına çeken Burak Yılmaz’ı kaybetmesine rağmen henüz o bölge için yeterli bir isimle anlaşma noktasına gelemedi. Ligin başlamasına ve transfer sezonunun bitmesine günler kala genel menajer sıfatıyla futbolcu izleme komitesinin başına getirilen ve bana göre Serdar Bali ile birlikte istihdam edilmesindeki en büyük etkenin halihazırda zaten son derece kısık olan muhalif sesleri susturmaya yönelik bir girişim olan Giray Bulak hamlesinin de kulübe ne derece olumlu etki yapacağı ayrı merak konusu.
Kadro umut vermiyor
İdari boyutta yaşanan tüm bu yetersizliklerin ötesinde mevcut oyuncu kadrosunun da taraftarı yeni sezon ile ilgili ümitlendirmekten uzak olduğunu kabul etmek gerek. Ne acıdır ki, bir dönemler kendisini diğer Anadolu takımlarından ayıran en önemli özelliklerinden biri olan “Yıldız oyuncusunu bir şekilde elinde tutmayı başarabilen” büyük takım algısı bilhassa son iki yıldır tamamen yıkılmış durumda. Hatta öyle bir noktaya gelindi ki, kadroda diğer büyük takım yöneticilerinin ilgisini çekebilecek ya da rakip taraftarların gıpta edebileceği oyuncu profili neredeyse kalmamış vaziyette. Ayrıca eldeki oyuncuların olası bir çıkış göstermesi durumunda satılacak olması ya da elden kaçırılma ihtimalleri son derece yüksek olduğundan, bu yönde gelişen güvensizlik de cabası. Mesela asbaşkanımız Nevzat Şakar’ın deyimiyle “Gadromuz yederli” olsa, kısa ve uzun vadede faydalı olabilecek Soner Aydoğdu ile Yasin Öztekin gibi kanaatimce doğru transfer hamleleri taraftarı biraz olsun ümitlendirebilirdi ancak mevcut şartlar altında onlar dahi yeterli heyecanı yaratamıyor.
Açıkçası yazının girizgahı biraz karamsar görünebilir. Ancak Trabzonspor’un fotoğrafını iki adım geriye çekilip çektiğinizde, karşılaşacağınız tablo bundan daha acı da olabilir. Geri kalan kısımda mevcut kadroyu değerlendirmeye geçtiğimizde, bazı bölgelerde kronikleşen eksiklerin hâlâ devam ettiğini görebilmek mümkün. Kaldı ki bu eksiklikleri geçtiğimiz sezonun başından itibaren çeşitli röportajlarında dile getiren Şenol Hoca’nın bu sezon öncesi bir de üzerine Burak Yılmaz kaybına rağmen hâlâ suskunluğunu koruyor olduğunu da buraya not düşelim.

Kale emin ellerde
İlk olarak kaleden başlamak gerekirse bu bölge, kalitesi tartışılmaz Onur ve geçen sezon devleşen Tolga’dan birinin kulübede çürümesinden endişe etmemize yol açacak kadar yeterli. Sağ bekte Serkan ve Celustka’yı her ne kadar istikrarsız performanslarına karşın yeterli bulsak bile aynı şeyi sol bek rotasyonundaki Cech ve Ferhat için söyleyebilmek güç. Zaten Şenol Hoca’nın da bu bölgeye alternatif çözümler üretme çabası ortada. Geride kalan sezon bilhassa Avrupa maçlarında ciddi şekilde sırıtan stoper mevkisindeki yetersizliğimiz, göstereceği performans hakkında soru işaretlerini koruyan Sol Bamba transferine rağmen en azından sayısal bazda kendini belli ediyor. Zira bu bölgeye alternatif olarak eldeki diğer isimler Mustafa Yumlu ve Tayfun Cora’ dan ibaret.
Alternatif sıkıntısı
Ortasahanın göbeğindeki rotasyonda forması garanti olan iki ismin Zokora ve Colman olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu bölgede de oyun sıkıştığında ve daha güçlü rakipler karşısında geriye yaslanma anlarında topu ayağımızda tutmamızı sağlayacak ve inisiyatif alacak bir lider oyuncu eksikliği belirgin şekilde göze çarpmakta. Bu görev için düşünülerek fahiş bir bedelle transfer edilen Adrian’ın geçen sezon performans bazında beklentilerin çok aşağısında kalmış olduğu yadsınamaz bir gerçek. Kenardan oyuna dahil olduğu maçlarda kısmen faydalı işler yapan Alanzinho’nun da oyun stili itibarıyla bu görevi üstlenebilmesi ihtimal dahilinde değil. Bu durumda eldeki menüden seçebileceğiniz ve ilerisi için ümitlenebileceğiniz yegane isim olarak yeni transfer Soner Aydoğdu kalıyor. Hatta Emre Güral ile Yasin Öztekin’in de kadroyu tamamlayıcı yönde faydalı olabilme şansları yüksek. Kanatlarda formlarını korumaları halinde Volkan Şen ve Olcan Adın alternatifsiz görünüyor. Volkan’ın olası performans dalgalanmalarında formasını tehdit edebilecek bir isim olarak Sercan Kaya’yı gösterebiliriz. Ancak sol kanatta tıpkı sol bekte olduğu gibi bir zafiyetin söz konusu olduğu ve Olcan’ın alternatifsizliği aşikar.
Forvet değil çile hattı
Son olarak en büyük sıkıntının hissedildiği forvet hattına bakalım. Geride kalan sezonu toplamda 10 golle geçen Halil – Henrique ikilisi ve sezonu tek maçla geçiren Vittek’in oluşturduğu hücum hattının yetersizliği avaz avaz bağırmakta. Burak Yılmaz’ın varlığında dahi sırtı dönük oynayabilen bir santrafor ihtiyacı bi’ çok maçta kendini fazlasıyla hissettirmişken, yönetim ve Şenol Hoca’nın şu güne dek bu bölge için çözüm üretememiş olmasının affedilir tarafı yok. Hâlâ nereye harcanmış olduğu gizemini koruyan Şampiyonlar Ligi gelirlerinin büyük kısmını geçen yıl bu zamanlarda transfere ayıracağı sözünü taraftara verdikten sonra 1.5 milyon avroya 3 Slovak oyuncu alarak transferi kapatan ve devre arasında da sözünü yerine getirmeyen yönetimin öncelikle halletmesi gereken sorunların başında geliyor santrafor ihtiyacı. Tabii bunun gerçekleşmesi için de taraftarın kaderci ruh halinden uzaklaşıp daha aktif ve eleştirel bir yapıya bürünmesi şart. Aslına bakarsak taraftardan da önce bu görev, yerel ve ulusal medyada bizi temsil eden yazarlarımızda. Sonuçta yönetimi doğru hamlelere zorlama yönünde olaylara eleştirel ve çözümsel yaklaşma misyonu en başta onlara ait. Lakin ne var ki düşüncelerini artı ve eksileriyle olduğu gibi yansıtarak spor yazarlığı yapmak yerine tüm yanlışları kamufle edip salt güzellemeler düzerek spor yazarlığı yapanlar olduğu sürece yanlışların giderilmesi de imkansız hale gelirken taraftarın da tüm beklentileri sonraki baharlara kalıyor.
Kısaca özetlemek gerekirse; mevcut kadronun kısa vadede şampiyon olamasa da en azından yarışmacı bir takım haline gelebilmesi ve Avrupa’ da ilk turlarda elenmemesi için ihtiyaç duyulan başlıca mevkileri direkt oynayabilecek sol bek, stoper, orta göbek ve santrafor ile alternatif sol kanat şeklinde belirleyebiliriz. Yani en az dört kaliteli oyuncuya ihtiyaç var. Bu ihtiyacın tamamının geride kalan kısa süre içerisinde giderilmesi de pek mümkün görünmüyor. Hal böyle olunca da zaten Fenerbahçe ve Galatasaray’ın dominasyonu altında geçen bir lig hasreti çekip icraatlarını da o amaç uğruna gerçekleştirenlerin hüküm sürdüğü ortamda vasat üstü bir klasman takımı olmaktan öteye gidebilme şansımız da sıfıra iniyor.
Son olarak, şu satıra gelene dek yazdıklarımı okurken içi kararanlara içlerini asıl karartması gereken şeyin yukarıdaki gerçeklerden ziyade şu an ölümle pençeleşen henüz 17 yaşındaki 1461 Trabzon oyuncusu Burak’ ın hepimizin yüreğini burkan talihsiz kaza haberi olduğunu hatırlatayım. Kendisine acil şifalar diler ailesi ve sevenlerineyse bu zor zamanlarında metanet temenni ederim. Sonuçta başkan da, yönetim de, hoca da, futbolcu da gerekirse gider ve yerlerine yenileri de gelir ancak giden gencecik bir can olunca geri gelmiyor ne yazık ki.
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam