Türk Xavi: Selçuk İnan

2008 yılında Trabzonspor'a transfer olduğuna kendisine ciddi teklifte bulunan bir kulüp daha vardı ve renkleri sarı-kırmızıydı. Ama onun tercihi Karadeniz oldu. Bundaki en büyük etken kendisini Vestel Manisaspor'dayken Süper Lig'e transfer edip A takıma çıkaran Ersun Yanal'dı. Trabzonspor'un başına geçtiğinde yaptığı ilk iş Selçuk İnan'ı transfer etmek olan Yanal, Selçuk'un yaptığı tercihte en etkili isim konumundaydı. Transfer sonrası yapılan açıklamalarda her cümle içinde Yanal'a rastlamak mümkündü.

Ersun Yanal, Vestel Manisaspor'da hücumların yönetmenliğini ve duran topları Selçuk İnan'a teslim etti. Özellikle oynadığı Galatasaray ve Fenerbahçe maçlarındaki performansıyla dikkat çeken ve sahada topla gösterdiği yumuşaklık sonrasında boyunun 1.82 olduğuna hiçbir surette inanılmayan oyuncunun Faryd Mondragon'a Galatasaray'da yediği ilk frikik golünü atan kişi kimseyi şaşırtmadı.

Ersun Yanal'ın Trabzonspor'daki Şenol Güneş dönemi öncesine yaptığı katkı çoktan unutuldu ama Selçuk İnan sadece bunun için bile hatırlanması gereken bir isim. Belçika pazarına ve hatta daha yukarısına hakim olan Yanal'ın yaptığı Colman ve Alanzinho transferlerine savunmaya eklenen Hrvoje Cale, Egemen Korkmaz ve Rigobert Song hamleleriyle birlikte bugünkü Trabzonspor'un nüvelerini daha 2008'de atan Ersun Yanal, kurduğu güzel takımı ve Selçuk'u arkasında bırakırken yerine gelen Şenol Güneş, eldeki malzemeyi kuşkusuz daha iyi kullanacaktı.

Bir özgür ruh!
Yanal'ın hem Manisa'da, hem de Trabzon'da Selçuk'a verdiği özgürlüğü bozmayan ve 2009/2010 sezonunda orta sahanın merkezinde Selçuk'u Colman, Alanzinho ve Engin Baytar'la birlikte sürekli kullanan Şenol Güneş, özellikle oyuncuya geçen sene atlattığı kademeyle dikkat çekti. Jaja'nın gelişiyle birlikte forvet arkasını Brezilyalı'ya bırakan Şenol Güneş, savunma önünde beraber oynattığı Colman ve Selçuk'a kademeleri ve birlikte özgürlük vererek merkezde çok daha hareketli, topa sahip olmaya çalışan ve farklı bir topluluk oluşturdu. İki oyuncunun sıralı çıkışlarıyla ne yapacağı kestirilemeyen Trabzon'da Jaja'nın varlığı daha efektif ve gol yollarında daha etkili bir takımı beraberinde getirdi ve Selçuk İnan da bu takım içindeki merkez liderliğiyle kariyerinde ilk kez 13 asisti gördü ve geçen sezon kariyerinin en iyi futbolunu oynadı.

Böyle bir ortamda şike soruşturmasının arasında Selçuk İnan'ın Galatasaray'a transferi çok sorgulandı. Fenerbahçe de kendisine talipti ve Selçuk seçimini yaptığı Türkiye'deki futbol ortamı 3 Temmuz sürecine girmemişti. Bir sezon önce dibe vuran Galatasaray'ın yanında şampiyonluk apoleti ve Şampiyonlar Ligi etiketiyle Fenerbahçe ve hatta Trabzonspor'da kalmak çok daha uygun bir tercih gibi duruyordu ama Fatih Terim ismi bir transferde daha ayırt edici oldu ve Selçuk, uzatmalı bir şekilde Galatasaray'a geldi.

Kariyerinin en iyi rakamlarına ulaştı
Şu ana kadar 31 haftası bitmiş Türkiye Süper Ligi'nde ortaya koyduğu istatistik 8 gol ve 11 asist. Bu kariyerinin en iyi rakamları. Her ne kadar Trabzonspor'da 13 asistlik bir sezonu olsa da o sezon attığı gol sayısının 2 olduğu göz önüne alınırsa Galatasaray'ın 62 golünün 19'una attığı imza hakikaten muazzam. Hem attığı gollerde, hem de yaptığı asistlerde önemli bir bölüm duran toplara ait ve oyun içi etkinliğinin efektif yansıması bu nedenle görünenden daha düşük. Ama yaklaşık 10 yıldır duran top özürlü bir takım haline gelen Galatasaray için belki de gösterdiği bu profil çok daha değerli.

Fatih Terim'de Selçuk İnan'ı savunma önünde Felipe Melo'nun hemen yanında konumlandırarak oradan oyun kurmasını sağlamak istiyor. Selçuk İnan forvet hattına yaklaştıkça etkisi azalan oyunculardan ve “10 numara da oynayacak yeteneklere sahip” tanımlaması aslında kendisi için koca bir yalandan ibaret. Topla yaptıkları açık alanda çok daha etkili ve geriden top çıkarmanın iyice önem kazandığı futbolun genel geçer kuralları içinde ortaya koydukları çok değerli. Bu sezona 4-3-3'le başlayan ve sonrasında 4 merkezli 4-4-2'ye dönen Galatasaray'da Terim, Selçuk'u hiçbir zaman çok önde kullanmak istemedi. Sezona oyun anlamında yavaş giren ve geçtiğimiz sezon gösterdiği zirve performanstan uzak görünen oyuncunun özellikle 4-4-2'ye geçişle birlikte rahatlaması ve önünde oynayan oyuncu sayısının artması da onu bir hayli rahatlattı. Duran toplardaki temiz vuruşları ve kariyerinin en yüksek duran top gol rakamına daha ligin bitimine 3 hafta varken ulaşması onun özel antrenmanlarını da aksatmadığını gösteriyor.

Selçuk İnan'ın yokluğu!
Trabzonspor'un bu sezon hücumda çok daha az üretip savunmada çok daha az gol yemesi tamamen Selçuk İnan'a bağlanabilir mi? Bu konuda kesin bir cevap vermek futbolda pek mümkün değil. Onun yokluğunu savunma önüne savunmacı bir maestro olan Didier Zokora ve özellikle Şenol Güneş'in çok istediği Adrian'la kapatmak isteyen Trabzonspor'da ikilinin Adrian ayağından gerekli katkı şu ana kadar gelmedi. Geçen sezona göre başka büyük kayıpları olan Trabzonspor'da bu sezonki daha kötü performansta çok fazla faktör var ama kuşkusuz topun bordo-mavililerde kalmasını sağlayarak hem savunmayı, hem de attığı ara toplarla hücumcuları besleyen Selçuk İnan'ın gidişi bunlardan en büyüğü gibi.

Kariyerinin olgunluk döneminde dönüştüğü oyuncu hakikaten ülke sınırlarının çok ötesinde. Türk Xavi lakabını sonuna kadar hak eden bir “deep lying” oyuncusu olan Selçuk'un 25 yaşından sonraki gelişimi ve basamak atlayışı 23'üne kadar boş geçen genç oyuncular için müthiş bir örnek oluşturuyor. Transfer sezonundaki “Neden Galatasaray?” sorularına muhtemelen kulak tıkayan oyuncunun şu anki durum içinde neler düşündüğünü tahmin etmek imkansız. Ama belki de 2008'de Galatasaray'a gelse çok daha sorunlu yapılar içinde yer alıp Şenol Güneş'le çalışma ve kademe atlama fırsatını elde edemeyecek olan Selçuk'un çok daha farklı yerlerde olabileceğini düşününce bu tercih meseleleri çok daha karmaşık bir hal alabiliyor.