Şampiyonlar Ligi - Bize de mi kırmızı?

Dün geceden bu yana bitmeyen tartışma Cüneyt Çakır ve kırmızısı. Sapla saman artık iyice birbirine girdi; Nani'nin Arbeloa'ya yaptığı hareket tartışılmaktan çıktı olaylar Çakır'a döndü. Ben Cüneyt Çakır'ın iyi bir yönetim göstermediğini düşünenlerdenim ki göstermesi de imkânsız çünkü iyi bir hakem değil.

Kırmızı kart pozisyonundaki kararı doğru olsa bile sonrasındaki dağılışı iyi irdelenmeli. Penaltıyı es geçişi, arkadan çekmelere devam demesi maç bitiminde gözünün içine sokulan alkışlara seyirci kalışı bizim yıllardır izlediğimiz Cüneyt Çakır. Yoksa üç gün önce Akhisar - Elazığ karşılaşmasında dik duramayan hakemin Old Trafford'da dik durmasını bekleyenlerden değilim.

Asıl anlatmak istediğim Nani'nin başına gelenler... Bu, biraz akademik bir tartışma gibi olsa gerek! Kimsenin tamamen haklı çıkması veya diğerini ikna etmesi mümkün değil ama yine de inandığımı anlatayım.

Elden ele dolaştırılan kural kitabı ile başlayalım. Sakatlayıcı, kontrolsüz ve yaralayıcı bir giriş yapan futbolcunun niyeti önemli değil vereceksin kırmızıyı diyor kutsal kitap. Ama Nani'nin hareketi sakatlayıcı bir giriş mi yazmıyor, resimli anlatmıyor. Mesala Diego Lopez'in kornerden gelen topa kafa vuran Vidic'e yumruk atması'nı da yazmıyor kitap, kimse de çıkıp adama yumruk atıldığında sakatlayıcı, kontrolsüz ve yaralayıcı hareket değil mi diye sormuyor.

Neden sorulmadığı bariz çünkü ceza sahasına gelen ortalarda futbolun doğası gereği böyle karamboller hep yaşanıyor ve hakemler devam diyor.

Sahada yer alan 22 kişiye Nani'ye gelen topu kaldırırsanız, tereddüt yaşamadan hepsi Portekizli gibi yükselip topu ayağının üstü ile kontrol eder. Bu işin matematiği her yerde aynıdır. Amatör küme maçında, halı sahada, mahalle arasında meşin yuvarlağın peşinde koşan adam topu önüne almak için Nani'den farklı şekilde davranmaz. Kitap o zaman diyor ki sadece Nani'ye değil, bize de kırmızı.

Ben Portekizlinin rakibini sakatlamaya yönelik bir hareketi olduğuna inanmıyorum. Topa yönelen Nani, meşin yuvarlağı ayağının üstü ile alıp yoluna devam edecek. Niyeti bu; topu rakibinden sökmek, kapmak, çalmak değil kontrol etmek.

Futbolu bilen her fırsatta meşin yuvarlağın peşine düşen adamın bu kırmızı kartı kabullenmesine pek imkân vermiyorum. Bu yüzden futbolcu güdüsüne sahip kişilerin hakem olmasının hayalini kuruyorum.

Sadece kuralları uygulayanların ülke futboluna yeteri kadar zarar verdiğini görenlerdenim. Polislerin, ordu mensuplarının ellerine düdük alıp yeteri kadar maç katlettiğini izledim çünkü.

Bu müdahaleye kırmızı kart çıkaranların hedefi kuralı uygulamak, hareket değil kurallara göre oyunu oynatmak. Benim inandığım ise oyunu oyna(t)mak, bir sonraki pozisyondaki kuralı da oyunun akışına uydurmak. Soru, kırmızı kart doğru mu yanlış mı değil aslında. Soru, belki de yaşama hangi pencereden baktığımız...