Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Manchester City - Manchester United rekabetinin tarihi

Eurosport
TarafındanEurosport

Güncellendi 06/01/2015 - 22:00 GMT+2

Çağrı Develioğlu, şehirde maviyle kırmızı iki farklı değerler manzumesi yaratan Manchester United ile Manchester City rekabetini yazdı.

Manchester United - Manchester City derbisi

Görsel kaynağı: Resmi Siteden Alınmıştır

Tarihler 3 Kasım 1881’i gösterirken, Manchester şehrini ‘derbi’ heyecanı sarmıştı. O zamanlar Newton Heath olarak bilinen United, daha sonra Manchester City adını alacak olan West Gordon nam-ı diğer St. Marks’ı 3-0 yeniyor, The Ashton Reporter maçı “keyifli bir oyun” olarak nitelendiriyordu.
Şehrin mavi ve kırmızı yakası arasında her zaman bir rekabet vardı. Öyle ki 1970’lerde berbat bir atmosfer içinde yaşanıyordu derbi. “1969’da kadınları ve alkolü bıraktım. Hayatımın en kötü 20 dakikasıydı” diyen George Best , Glyn Pardoe’nun ayağını kırıyor, hatta City’li futbolcu neredeyse ayağını kaybediyordu. 1973-74 sezonunda Mike Doyle ve Lou Macari 0-0 bitecek olan maçta kırmızı kart görüyor ancak oyun alanını terk etmeyi reddediyordu. Hakem iki takımı da Doyle ve Macari kararı kabulleninceye kadar soyunma odasına gönderiyordu.
80'lerin sonu, 90'ların başı
Bunda elbette İngiltere futbol kültürünün etkisi büyüktü. İngiliz futbolu sert ve atletikti. Futbol bir sanat değil, zanaatti. Ki çoğu futbol kulübünün çıkış noktası, kir-pas içindeki demiryolu fabrikaları ya da soğuğa, yağmura, çamura dayanamayacak bünyelerin çalışması imkansız olduğu liman ve tersanelerdi. Bu sertlik futbola da bulaşmış, onu Güney Amerika yumuşaklığından müthiş bir kesinlikle ayırmıştı. 1965-70 yılları arasında Kıta’yı ve Avrupa’yı fetheden City’de duraklama dönemi 80’lerin gelişiyle tamamen sona erdi.
Michael Jackson, Duran Duran, Prince, Queen tüm dünyayı etkisi altına alıyor, Madonna “Like a Virgin” diyerek gençleri çıldırtıyordu. Öyle ki Tarantino bile Reservoir Dogs’ın açılış sahnesinde Madonna’yı irdeliyor, genç kızın neden “bir bakire gibi” hissettiğini kendi meşrebince anlatıyordu. Bu zor yıllarda bir kulübün başına gelebilecek en iyi şey United’a geldi. Soğuk bir Kasım günü, 1986 yılında iki kulübün arasındaki farkı belirleyecek olan faktör yani Alex Ferguson Manchester United’ın patronu olmuştu.
Arap Baharı Ada'ya da uğradı
Tarihler 23 Eylül 1989’u gösterirken, Ferguson’un maç sonunda “En utanç verici yenilgim” dediği karşılaşma oynandı. Eski günlerine dönüş sinyalleri veren City zımba gibi bir oyunla rakibini sürklase ediyor, Mavi taraf maçı tam 5-1 kazanıyordu. Kireç gibi bir suratla eve dönen Fergie, kapıda kendisini karşılayan eşine durumu zar zor açıklıyor ve odasına kapanıp, kafasını bir yastığın altına sokuyordu.
Ne olduysa bu tarihten sonra oldu. United tarihinin en başarılı dönemine adım atarken, City günbegün eriyordu. Bu durum iki takım arasındaki rekabete de yansımıştı. 2008 yılına kadar buhranlı bir süreç geçiren City, Şeyh Mansur tarafından satın alındı. Bir “Arap Baharı” yaşayan “şehrin mavililieri” astronomik ücretlerle kadrosunu güçlendiriyor, sadece santrafordan oluşabilecek bir 11 meydana getiriyordu.
The Ashten Reporter’in bahsettiği o naif dostluk maçının üstünden 123 yıl, başka bir deyişle 165 zorlu 90 dakika geçti. United bu periyoda 20 lig şampiyonluğu, 11 Federasyon Kupası, 19 Community Shield sığdırırken, City ezeli rakibinin gölgesinde kaldı Ancak geçen yıl şartları eşitleyen mavililer 2011-12 sezonu üstüne bir şampiyonluk daha yaşamak istiyor, her ne kadar işi zor da olsa... Artık United'ta Fergie yok. City her ne kadar istikrar dese de, şimdi de çareyi Pellegrini'de arıyor. Epik şampiyonluğu yaşayan (yaşatan?) Roberto Mancini'nin yolu ise ise Türkiye'ye düştü... Bakalım bu kadim rekabette, yeni başrollerin ikinci perdesi nelere gebe. Bugün göreceğiz...
Busby'nin bebekleri
Manchester City ile 226 kez maça çıkan ve rakip ağları 14 kez sarsan Matt Busby, 1945 yılında başına geçtiği United’ı adeta yeniden yarattı. Genç yeteneklerden oluşturduğu kadrosu Avrupa’da fırtına gibi eserken, ligde de rakiplerinin korkulu rüyası olmuştu. Münih’te yaşanan faciada sekiz United’lı hayatını kaybetti. Busby kazayı kırıklarla atlattı. Ancak efsane isim hem City'de oynayıp, hem de United'ı çalıştırarak iki kulüp tarihinin de unutulmazları arasına girmeyi başardı.
O sol kanattan hâlâ esiyor
City’nin altyapısına kayıt olurken ismi sorulduğunda “Ryan Joseph Wilson” diye fısıldayan Giggs, 1985-87 tarihlerinde mavi forma giyiyordu. Ancak United’tan gelen teklif reddedilemezdi ve Galli oyuncu da öyle yapmadı zaten. 1990 yılında A takıma yükselen sol kanadın fırtınası, bu büyük derbide tam 36 kez forma giydi. Rekabette hâlâ en çok yer alan isim o...
Unutulmaz an
9 Kasım 2002’de Manchester City'nin emektari Maine Road’un son derbisi olma niteliğini taşıyan maçın başında tansiyon yüksekti. 1991-99 yılları arasında Kırmızı Şeytanlar’ın kalesini koruyan ve “ermiş” mertebesine yükselen Peter Schmeichel soyunma odası koridorlarında sarı kaleci kazağıyla belirdi. Güler yüzlü bir şekilde rakiplerine selam veren Danimarkalı, yıllarca aynı formayı terlettiği kaptan Gary Neville’ın yanına gelip, omzuna dostça dokundu ve sağ tarafa geçmesini rica etti. Arkası dönük olan Neville tam elini uzatmıştı ki, karşısında sarı kafa Peter’i görünce suratı düştü. Elini indirdi ve sert bir şekilde yerini değiştirdi. Akabinde takımlar sahaya çıktı ve Anelka dördüncü dakikada Barthez’in hatasını affetmedi. Mücadele 3-1 City lehine sona eriyor, United dağılıyordu. Ancak en çok da Neville’ın dağıldığı dikkatlerden kaçmıyordu.
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam