Günün Tarihi

Tam 31 yıl önce Seul'de doğmuştu Ji-Sung Park. Suwon'da büyüyen ufaklık, daha ilkokulda top peşinde koşmaya başlamıştı. Sahada basmadık yer bırakmıyor, dur durak bilmiyordu. Lise takımını şampiyonluğa ulaştırsa da kendisine yeni bir yuva bulması zor olmuştu.

Kulüplerin çelimsiz bulduğu çocuğa inanan hocası, orta saha oyuncusunun Mjongji Üniversitesi'ne girmesini sağlıyordu. Güney Kore Olimpik Milli Takımı ile beraber idmanlara çıkmasıyla beraber bir anda keşfediliyordu.

Japon Kyoto Purple Sanga, adı sanı pek duyulmamış genç futbolcuyu renklerine bağlamıştı. Takımın antrenörü Kimura, gözlerine inanamıyordu; methini çok duyduğu o Koreli çocuk hakikaten döktürüyordu.

Ayağının tozuyla takımını ikinci kümeden birini lige çıkaran Kore'nin gülü, 2002 Dünya Kupası'nda parladıktan sonra 1 Ocak 2003'te oynanan İmparatorluk Kupası finalinde gösterdiği bir gol, bir de asistlik performansıyla Kyoto temsilcisine zaferi getirmişti.

Üzerindeki forma delikanlıya dar geliyordu. Guus Hiddink'in daveti üzerine Hollanda uçağına atlayan Park, PSV Eindhoven'a imza atıyordu. İki lig, bir kupa şampiyonluğunda tuzu olan Koreli yıldız, devler arenasında da kendisini ispatlamıştı. Arjen Robben'in Chelsea'ye transferinden sonra yerini sağlamlaştıran yıldız, Şampiyonlar Ligi yarı finalinde Milan ağlarını havalandırsa da İtalyan devi yoluna devam etmişti.

2005'te adımını attığı Manchester United'da koleksiyonerliğe başlıyordu. Dört lig, üç Lig Kupası, bir Şampiyonlar Ligi, bir de Dünya Kulüpler şampiyonluğu kazanan Park, devler arenasında final oynayan, zafer yaşayan ilk Asyalı olmuştu. Kıtasının gözbebeği, 2011'de dalya dedikten sonra milli takıma veda ederek Güney Korelileri üzmüştü.

Orta sahanın her tarafında görev yapabilen oyuncu, bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle dikkat çekmeye devam ediyor. Adı ülkesinde kaç yere verildiği merak edilen yıldız, 'Asya'dan da futbolcu çıkar' önermesinin ispatlarından biri olarak hiç unutulmayacağa benziyor.