Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Günün Tarihi: Total futbolun generali

Eurosport
TarafındanEurosport

Güncellendi 09/02/2013 - 10:41 GMT+2

Ayaktopunun en önemli icatlarından biridir Total Futbol. Bilumum kaynaklarda fikir babası, ilk uygulayıcısı, erbâbı olarak da Rinus Michels gösterilir. Ali Murat Hamarat, 'General'i doğum gününde andı.

rinus michels

Görsel kaynağı: Eurosport

Bir Ajax ve Hollanda efsanesiydi Rinus Michels. Kafasında kurguladığı oyun anlayışını sahaya yansıttırdığında, bir Tanrı olmuştu modern dünyada. Onun felsefesine total futbol adı verildi. Modern zaman futbol manifestosunun yazarı olmasındandır belki de yüzyılın teknik adamı seçilmesi. İşte ‘General’in hikâyesi…
1928’de Amsterdam’da açtı gözlerini dünyaya. Doğduğu yıl yapılan Amsterdam Olimpiyatları için süslenip bezenen Olimpiyat Stadı’nın civarında büyüdü. Dokuz yaşında aldığı bir doğumgünü hediyesi kaderini çizmiş, küçük Rinus’a verilen bir çift futbol kramponuyla Ajax forması alınyazısı olmuştu adeta.
Ailesinin yakın bir dostunun önayak olmasıyla, 12’sinde kulüpten içeri adımını atmıştı. Savaşın başıydı ancak küçük Rinus mutlu mesut topla koşturuyor, belki de bir gün futbolcu olmayı düşlüyordu. İkinci Dünya Savaşı’nın ağırlaşan koşullarında genç bir delikanlıyı da belki de bu düşler ayakta tutuyordu. Savaş, açlık, yıkım derken bir süreliğine futboldan kopmak zorunda kalıyordu.
Rinus, savaşın bitimiyle beraber tekrar Ajax’a döndü. İlk kez ADO karşısına çıktı. Daha 18’inde olan Michels ilk maçında beş gol atıyordu. Dile kolay beş tane! Yakışıklı forvetin hava toplarındaki hâkimiyeti 1947’de Ajax’a 14. şampiyonluğu getirmişti. Teknik olarak yetersiz olmasına karşın hava toplarındaki üstünlüğü nedeniyle ondan vazgeçilemiyordu. O ise teknik adamlık kariyerindeki sert mizacı ve inadına uygun olarak çalıştıkça çalışıyordu. Hırsından köpüren, nerdeyse kanının son damlasına kadar savaşan ve çalışan bir yapısı vardı. İşte bu mizaç Michels’in sonradan yazacağı futbol destanının da anahtarı olacaktı.
12 sene boyunca tek bir takımda oynadı. Hayatını adadığı Ajax’ta 264 maçta oynayıp 122 gol atmıştı. Millî takım formasını sadece beş kere giyebilmişti. Hollanda’da futbola Faas Wilkes ile Abe Lenstra’nın damgasını vurduğu bir dönemde sahne aldığından sadece Ajax’ın golcüsü olarak nam salabilmiş, bütün ülkenin konuştuğu bir futbolcu olamamıştı. Bitmeyen sırt ağrıları futbola veda etmesinin müsebbibi oldu. Belki de yine bu ağrılar futbolu bıraktıktan sonra bir akademiye giderek bu işin ilmini öğrenmesini sağlamıştı. Arada masör oldu, sonrasında sağır çocuklara öğretmenlik yaptı. Hollanda Futbol Federasyonu’na teknik direktörlük lisansı için başvurmasıysa Michels kitaplarının yazılmasına yol açacaktı.
picture

rinus michels

Görsel kaynağı: Eurosport

Amatör takımlarda başlayan antrenörlük macerasında daha yeni yetme bir kalfayken 1965’te Ajax’a geldi. Kulüp tarihinin en ağır yenilgisini Feyenoord’dan alan ve zar zor ligde kalmayı başarabilmiş bir takımın teknik direktörüydü artık. Liverpool’un efsanevî hocası Bill Shankly’nin ‘deterjan’ diye dalga geçtiği bir takımdı Ajax.
Devraldığına enkaz bile demenin zor olduğu günlerde, Michels hiç canını sıkmaz. Dokuzuncu yaş gününde formasıyla tanıştığı, 12’sinde altyapısına girdiği, 18’inde ilk resmi maçında beş gol attığı, çok sevgili Ajax’ındadır artık. Elinin altındaki bir delikanlıya güvenir. O zamanlar sadece 18 yaşında Cruyff’un etrafında bir sistem inşa edecektir. Sarı Fare’ye bildiği her şeyi öğretecek, onu dünya futbolunun en büyük üç futbolcusundan biri haline getirecektir.
Takımdaki disiplinsizliği yok eder. Kendi kurallarını bir bir koymaya başlar. Uymayana kapı gösterilir, uyanlarda bitmek tükenmek bilmeyen ağır antrenmanlara devam edilir. O elindeki tonla gence inanır ve devrimi yaratır: Total futbol.
Toplu savunma, toplu hücum dediler General’in yaptığına. O belli bir dizilişin değil, her oyuncusun yeteneklerinin maksimize edildiği, pozisyon icabı kazma bir bekin, orta sahanın en ilerisinde de bulunabileceği, çıkıp çalımı basıp golünü çakabileceği bir anlayışın peşine düşmüştü. Eleştiri oklarının hedefinde duruyordu ancak bunu umursamıyordu. Oyuncuları bile direniyordu yer yer bu anlayışa. Orta sahayı sadece devre olunca geçtiğini hatırlatan bir savunma oyuncusunu ısrarla en ileride oynatıyordu. O çalım yememek için direnen ve icabında gözünü kapatıp rakibine tekmeyi basan, yetenekleri kıt savunma oyuncusunu en ileride, sanki takımın en yeteneklisi şeklinde oynatıyordu. İnadının karşılığını aldı ve bir zamanların deterjanı, Shankly’nin Liverpool’unu beşlemişti.
Catenaccioya karşı devrim olarak total futbol Avrupa arenasında 1969 yılının Şampiyon Kulüpler Kupası finalinde dikilecekti. Hollanda Ligi’ni sürklase edip gol rekorlarını alt üst eden Ajax, ilk unvan maçında Milan’a farklı boyun eğiyordu. İki sene sonrasında Panathinaikos’u deviren Ajax ilk Şampiyon Kulüpler Kupası zaferine ulaşıyordu. Manifesto ilan edilmişti artık. Bütün dünya yeni bir futbol anlayışını konuşmaya başlamıştı.
picture

rinus michels

Görsel kaynağı: Eurosport

1971’de kupa zaferinden hemen sonra Michels Katalanların başkentinden gelen teklifi kabul ederek Barselona şehrine taşındı. Sarı Fare’sinden ayrılmıştı General. Cruyff ise Stefan Kovacs ile birlikte iki Şampiyon Kulüpler Kupası’na daha imza atmıştı. 1972’de Inter’i deviren Ajaxcatenaccionun beşiğinden almıştı intikamını. Hollanda gazeteleri zafer çığlıkları atıyordu zira savunma futbolu yıkıma uğramıştı.
Halefi Kovacs zaferlere emin adımlarla yürürken Michels, Barça’da ağır ilerlemişti. Ancak Cruyff’un katılımından sonra Katalan başkenti şampiyonlukla tanışabilmişti. O zorlu yoldaki maçlar unutulacak gibi değildi. Hele bir şubat günü Madrid’de sahne alan Barcelona, Real Madrid’e beş atmıştı. Katalanlara General Franco rejimini müjdeleyen maç bugün Barcelona’nın müzesinde kocaman bir duvarla anlatıladursun, bu 5-0’lık hezimet General Franco ile Real Madrid’in stadyumuna adını veren Santiago Bernabeu’nun Azrail ile olan randevularını adeta öne çekmişti. Yıl 1974 idi ve Dünya Kupası yaklaşmaktaydı.
Michels, komşunun düzenlediği dünya Kupasında Hollanda’nın başına geçti Michels. Portakallar mutlak favoriydi birçoklarına göre. En büyük rakip ise ev sahibi Almanya olarak gösteriliyordu. Sonunda beklenen oldu ve Panzerler ile Laleler buluştu Münih Olimpiyat Stadyumu’nda. Almanlar yine bir dünya kupası finaline favori olmayarak çıkıyorlardı. 1954’de efsanevî Macarları nasıl yendiklerini kendileri bile anlamamışlardı.
picture

rinus michels, hiddink

Görsel kaynağı: Eurosport

1974 yılında Almanlar bu sefer Helmut Schön’ün önderliğinde çıktılar sahaya. Maç, oldukça hızlı başlamış ve Neeskens’in penaltısı ile Hollanda öne geçmişti. Bu gol, Hollanda’nın hızını kesmemişti. Ablukayı yaran Almanlar, bizim Arif Erdem’e mesleğini öğretebilecek meziyetlere sahip olan Hölzenbein’in ceza sahası içinde düşmesi ile penaltı kazanmıştı. Temas vardı da, kaç gramdı bugün hâlâ üzerine espriler yapılıyor. Breitner her zamanki gibi topu yerden köşeye teslim etmiş ve maça denge gelmişti. Gerd Müller’in golüyse şampiyonu ilan etmişti.
Zafer yine favori olmayan Almanya’nın olmuştu. Helmut Schön’ün fendi Generali yenerken, Michels maçtan sonra tarihe geçen “ futbol savaştır” sözünü zikredecekti. Evet Hollanda, Almanya’ya karşı otuz yıl sonra bir manada intikamını alabilirdi, ancak olmadı. Kazanan yine Almanlar oluştu. Kupa törenine bütün ailesinin Almanlarca öldürüldüğü gerekçesiyle katılmayan van Hanegem belki de ‘futbol savaşı’nın en önemli göstergesiydi.
Dünya ikinciliğinden sonra yine Barcelona’daydı. Bir Kral Kupası’ndan sonra ‘Yeni Dünya’ya açıldı. Amerika onun için pek bir rüya olamadı ve Köln’e imza attı. Schumacher, Bonhof, Littbarski gibi Alman futbolunun önemli isimlerini çalıştırdı. Daha sonradan elinin altına gelen Klaus Allofs ile Fischer ile bir Almanya Kupası’na uzanmıştı.
Schumacher hocasının sertliğinden hep bahsetmiş, inatçılığı ve futbolculara ettiği hakaretler nedeniyle Köln’de nefret edilen birisi olduğunu ancak buna rağmen oyuncuların futbol anlayışına saygı duyduklarını ifade etmişti. Öğrencileriyle hep arasına mesafe koymaya alışık Michels’in yakın olduğu ender adamlardan biriydi deli file bekçisi. Littbarski ise Michels’in bir dahi olduğunu ancak metotlarının futbol aşkını öldürmekle suçlamıştı. Michels oyuncularından çok daha fazlasını istiyordu. Devamlı ağır antrenmanlar, kondisyon yüklemelerle yetinmiyor futbolcuların kişiliklerinin de üzerine gidiyordu.
Köln macerası sonrasında yine Hollanda Millî Takımı’nın başındaydı. 1988 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda Rijkaard, Gullit ve van Bastenli Portakalları zafere taşıyan General, 1974’te hüznü tattığı Münih Olimpiyat Stadyumu’nda bu sefer son tangosunu yapmıştı. Michels’in finalde asrın golüne imza atan van Basten’in vuruşu karşısında şaşkınlığını gizleyemeyen hali hâlâ hatırlanıyor.
Leverkusen’de bir sene geçirdikten sonra yine Hollanda’nın başındaydı. 1992 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda şampiyon olacak Danimarka’ya penaltılarla kaybeden ülkesinin başındaki başkumandandı. Bu mağlubiyet sonrası Hollanda ve UEFA için değişik görevler aldıysa da, bir daha takım çalıştırmamıştı.
Yaratıcı oyuncularla savaşanlar, savunmayla hücum arasında denge kuracak bir takım yaratmanın sanat olduğuna inanıyordu Michels. Her maçın kendi hikâyesine ve rakibin kalitesine saygıya değer veriyordu. Biraz sert metotları vardı. Antrenmana tapıyor, oyuncularının, fiziksel üstünlüğü geliştirmek için pestilini çıkartıyordu. Bunu yaparken kazma olarak nitelendirilebilecek beklerin bile ayağına topun yakışmasının sağlıyordu.
Savunma prensiplerinin tahakkümü altındaki zamanının futbolunun ezberini hücumla bozmuştu General. Onun kurgusu birçok öğenin arka arkaya gelmesi sonucunda hayat bulduğundan aslında kollektif bir ürüne dönüşmüştü.
picture

rinus michels,

Görsel kaynağı: Eurosport

Cimriliği dillere destandı. Cüzdanını gören olmamıştı. Maçlardan sonra duşunu alırken söylediği şarkılarla kargalara rahmet okutmuşluğu da vardı. Her deplasmana elinde bir kitapla gider, dönüşe kadar kitabı deviren bir entellektüeldi. Zekâsı ve espritüelliğiyse hep dikkat çekti. Muzipti, doğaçlama geliştirdiği şakalarıyla yer yer yakınlarındaki kırıp geçirirdi.
1999’da FIFA tarafından yüzyılın teknik direktörü seçildikten altı yıl sonra 2005’te son nefesini vermişti. Futbolu savaşa benzetmişti: “Futbol savaş gibidir kim terbiyeli davranırsa kaybeder.”
Devrimin adıdır Michels. Manifestosu futbol tarihinin en önemli buluşu olmaya hâlâ devam ededursun, oyun giderek daha çok savaşa benziyor. Gerçi onun ayak izlerini takip eden birileri dünyaya uzaydan sesleniyor.
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam