Fragman: Güzel başlangıçlar haftası

Sezon boyunca Avrupa'nın 5 büyük liginde öne çıkanları özetleyeceğimiz Fragman'da bu hafta; alev alan Old Trafford cehennemi, ahtapot Matic, yeni kule Mounie, Neymar karnavalı ve Falcao Usta var...

İşte haftanın fragmanı!

En iyi film:Manchester United – West Ham United. İngiltere’de haftanın olayı Manchester United’ın yaptığı gövde gösterisiydi. Bugüne kadar çalıştırdığı her kulüpte ikinci sezonunda lig şampiyonluğu yaşayan Jose Mourinho’nun öğrencileri izleyenleri futbol adına heveslendiren bir oyun ortaya koydu. Nemanja Matic transferinin önemini idrak ettiğimiz karşılaşmada geçen seneye oranla en belirgin gelişimi kesinlikle Pogba gösterdi. Matic’in sağladığı konforla içine Vieira-Modric karışımı bir ruh kaçan Fransız oyuncu, ‘’en pahalı oyuncu’’ unvanından kurtularak omuzlarından ağır bir yükü atmışa benziyor. Yeni transfer Lukaku da Mata-Mkhitaryan ve Rashford’un yarattığı pas trafiği ve doğru koşularla açtıkları alanlardan fırınlar dolusu ekmek çıkarabileceğini ispatladı. Galiba bu sezon Manchester United adına en sorunlu bölge yine defansın merkezi olacak. Bailly’nin yanında istikrarı yakalamak için Lindelöf’ü transfer eden Mourinho, İsveçli’nin Süper Kupa faciasından sonra West Ham karşısına Smalling ile çıktı. West Ham demişken… Noble, Snodgrass ve Antonio gibi organizasyonun önemli parçalarından yoksun kalmalarına rağmen hiç umut vermediler. Hücum adına hiçbir varlık gösteremedikleri maçta Manchester United’ın resitaline gölge düşüren tek şey; Bilic’in öğrencilerinin şuursuz oyunuydu.

En iyi aktör:Nemanja Matic. Geçen sezonun şampiyonu Chelsea’de Kante, Hazard, Alonso ve Diego Costa gibi isimlerin yanında esamesi okunmayan Sırp futbolcu yeni takımıyla kusursuz bir başlangıç yaptı. Savunma ve orta sahayı adeta bir harç gibi birbirine sıkıca bağlayan Matic, Paul Pogba ve Juan Mata’nın da üretkenliğini artırmasında katalizör görevi gördü. Bir defansif orta sahanın yapması gereken her şeyi yaparak sahanın ortasındaki ahtapot oldu ve takımının dördüncü golünde örneği görüldüğü gibi kazandığı topları hatasız şekilde hücuma çevirdi (sahanın en çok isabetli pas yapan ve adam geçen oyuncusuydu). Bakayoko’yu transfer ederek Matic’i gözden çıkaran Chelsea’nin sahip olduğu hançeri kendi elleriyle Mourinho’ya bıraktığını söylemek yanlış olmaz herhalde.

En iyi yardımcı oyuncu: Steve Mounie. Ligin yeni ekibi Huddersfield sansasyonel bir başlangıçla Crystal Palace deplasmanından 3-0’lık zaferle döndü. Uzun yıllar Jurgen Klopp’un yanında çalışan David Wagner’in çalıştırdığı takım, gegenpress ekolünü İngiliz futbolunun klasik kanat organizasyonlarıyla sentezleyip sezon boyunca keyifli bir futbol izleteceğe benziyor. Hücumdaki ilk silahı kanat organizasyonları olan Huddersfield (Hücumların %80’ini kanat akınlarıyla yaptılar) için Steve Mounie ne kadar önemli bir isim olduğu ilk maçta gösterdi. Gençlik yıllarını Fransa’da geçiren her 90 jenerasyonu üyesi gibi idolü Didier Drogba olan Beninli forvet, Premier Lig’deki ilk maçında efsaneyi hatırlatan hareketler yaparak seyircileri büyüledi. Maç boyunca rakip kaleye yolladığı iki isabetli şutu da gole çeviren 22 yaşındaki 1.90’lık dev, hava toplarındaki hakimiyetiyle Huddersfield’ın bu sezondaki parlayan yıldızı olmaya aday. Montpellier’de gösterdiği çıkışı Premier Lig seviyesinde de sürdürürse sezon sonunda üst sınıf takımların transfer hedefi olmaması için bir sebep yok.

En iyi yönetmen: Arsene Wenger. Geçtiğimiz sezon tabularını yıkıp ligin son bölümünde 3-4-3’e dönen Fransız menajer, yeni sisteminde ısrarcı görünüyor. Leicester City karşısında iki kez geriye düşmelerine karşın epik bir maçın ardından sahadan 4-3’lük zaferle ayrılan Arsenal’de Wenger’in yaptığı hamleler oyunun kaderini değiştirdi. Holding-Ramsey ve Welbeck-Giroud değişiklikleriyle Leicester ceza sahasına yıktığı oyundan 3 puanı çıkaran deneyimli menajerin ilk 11’i elbette tartışmaya açık. 3-4-3 sisteminde büyük önem taşıyan orta saha kanatlarında sol tarafı Kolasinac transferiyle sağlama alan Wenger, sağ kanatta ise Bellerin’den arzuladığı katkıyı alamayacak gibi. El Neny’nin Arsenal’de ilk 11 çıktığı her maç taraftarların kalbinde derin yara açarken, Holding’in de savunmadaki saatli bomba olduğunu hatırlatmakta fayda var. Geçen yıl takımı sürükleyen Alexis Sanchez konusunda Arsenal’in vereceği karar bu sezonki kaderlerini de belirleyecek. Manchester City’ye olası bir satıştan elde edilecek gelirle Lacazette’in etrafının donatılması lazım. Bir de orta sahaya acil takviye şart; mesela Nice’ten Serri…

En iyi film: Guingamp-PSG. Yüzyılın transferinin sahaya çıktığı ilk maç Fransa’da haftanın olayıydı tabii ki. 10 numarasını aldığı Pastore’nin sahadaki yerini de kapan Neymar, PSG formasıyla sahaya çıktığı ilk maçta 1 gol, 1 asist yaparak yeni sezona dair ufak bir demo izletti. Thiago Motta, Verratti ve Rabiot orta sahasıyla topu mıknatıslayan (pas isabet oranlarını şöyle: Motta %97, Rabiot %96, Verratti %95) Emery’nin öğrencileri, Neymar-Di Maria-Cavani üçlüsüyle ilk maçtan enteresan işler yapmaya başladı. Di Maria biraz sönük kalsa da, Cavani ve Neymar’ın uyum yakalaması hâlinde ne tür bir tehlike potansiyeli olduklarını ayan beyan izledik Guingamp karşısında. Neymar özelinde bakarsak; ilk maçında patronluğunu ilan etti. Barcelona’da olduğu gibi belli bir şablonla sınırlı kalmıyor, artık takım arkadaşlarının topu ayağına aldıklarında ilk baktıkları isim Brezilyalı. Guingamp maçında pas istasyonları Motta ve Verratti’den sonra topla en çok buluşan isim olurken (129), 11 kez adam geçerek bu alanda haftanın lideri oldu. Yaptığı 21 top kaybı dikkatlerden kaçmadı ama takımda olup bitene ayak uydurdukça gereksiz aksiyonlardan kaçınacağını söylemek yanlış olmaz.

En iyi aktör: Radamel Falcao. Kendisi için yaşayan efsane demek abartı olmaz herhalde. Sağlıklı olduğunda gerçek bir 9 numaranın ne yapması gerektiğini usta bir sanatçı gibi gösteriyor herkese. Parlak çocuk Mbappe’nin yönetim kararıyla yedek kulübesinde oturtulduğu Dijon deplasmanında sazı ele aldı ve biri muazzam olmak üzere 3 golle şapkadan bir tavşan daha çıkardı. 80 dakika kaldığı sahada rakip kaleye yolladığı üç isabetli şutta da fileleri havalandıran El Tigre, üçlemesini 48 dakikada gerçekleştirdi. Sahada o kadar akıllı hamleler yapıyor ki, forvetteki partnerinin parlamaması için sebep yok. Dijon karşısında da yeni transfer Adama Diakhaby, Falcao’nun boşalttığı alanları patlayıcı hızıyla güzel değerlendirdi. Monaco’da altını çizmemiz gereken bir diğer isim de Joao Moutinho. Bakayoko’nun yerinin Tielemans ile doldurulması beklenirken, deneyimli orta saha sezona kusursuz başlayarak şimdilik ilk 11’e yerleşmiş görünüyor. Duran topları eliyle atar gibi rahat kullandığı için ikinci haftada korner ve serbest vuruşlardan 3 asiste ulaştı.

En iyi yardımcı oyuncu: Malcom. Bordeaux’nun Brezilyalısı yavaş yavaş parlamaya başlıyor. Henüz 18 yaşındayken 5 milyon euro ödenerek Corinthians’tan alınan genç oyuncu artık 4-3-3’ün sağ forvetindeki yerine alıştı. Metz karşısında alınan 2-0’lık galibiyette bir asistle skora katkı veren Malcom’un oyunun akışında yaptıklarını izlemek ise gerçekten büyük keyifti. Rakibini çalımlayan, uzaktan şutu için radarları her zaman açık olan, duran top silahı olan ve kilit paslarıyla takım arkadaşlarına gol fırsatları yaratan 20 yaşındaki futbolcu, Napoli’ye giden Adam Ounas’tan sonra büyük olasılıkla kulübün ikinci büyük ihracı olacak. Metz maçında da sürekli dikine paslar deneyerek hücuma tempo katan Malcom buna rağmen %85 pas isabetiyle oynayarak basit top kayıpları yapmaktan da kaçındı. Bordeaux’da bir başka gözle izlenmesi gerek isim de Younousse Sankhare. İki ceza saha sahası arasında mekik dokuyan ve gol kokusu aldığında rakip ceza sahasında bir anda bitiveren futbolcu box-to-box orta saha oyuncusunun tanımı yapıyor sezon başından beri.

En iyi yönetmen: Marcelo Bielsa. Strasbourg deplasmanından 3-0’lık mağlubiyetle dönen Bielsa’ya bu ödülü vermeden önce epey düşündüm ama yaptığı çılgınlıkla yine tüm gözleri Lille’in üzerine çevirmeyi başardı. 38’inci dakikada oyuncu değişikliği hakları dolan Arjantinli teknik adam, kaleci Mika Maignan’ın 63. dakikada kırmızı kartla oyun dışı kalmasının ardından kaleye forvette oynayan Nicholas de Preville’i geçirdi. Ancak kalesini 10 dakika savunabilen de Preville, takımının 1-0 geriye düşmesinin ardından Bielsa tarafından forvete geri çekildi ve skor dezavantajı yaşayan deneyimli antrenör riski artırarak eldivenleri stoperi Ibrahim Amadou’ya verdi. Bu dahiyane ve futbol sahalarında ilk kez görülen yöntem sonuç getirmedi ve konuk ekip sahadan 3-0 mağlup ayrıldı. Ama Bielsa’nın yaptığı dokunuş takdire şayandı. Geride kalan iki haftanın ardından Lille için söylenmesi gereken ilk şey; gelecek vadeden sayısız isme rağmen tecrübe yoksunluğunun gözle görülür biçimde hissedilmesi. Bielsa’nın askerleri sezon boyunca yüksek tempo ve dikine oyunla bir futbol mirası oluşturacak ama ilk 5 hedefinde deneyimli isimlere olan ihtiyacı fazlasıyla hissedecekler.