Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

ispanya futbol

Eurosport
TarafındanEurosport

Yayınlandı 03/07/2012 - 20:09 GMT+3

Sıkıcı olarak nitelendirilen İspanya Milli Takımı ve futbolun evrimini Kerem Sefa Gökbuget yazdı.

Spain celebrate winning the Euro 2012 final

Görsel kaynağı: Reuters

“Hiçbir şey anlamadım. Birisi sanki İtalyanlara 'topa dokunmayın' demiş. Bundan 30 sene önce finalde kaybettiğimizde daha çok eğlenmiştim. En azından kaleye şut çeken Santillana diye bir forvetimiz vardı.”
Bu sözleri 80’lerinde bir amca İspanya, Avrupa Şampiyonluğu’nu kazandıktan bir gün sonra TVE kanalındaki halk röportajları esnasında sarf ediyor. Turnuva bittikten sonra dünyanın hemen hemen her yerinde futbolseverler İspanya'nın sıkıcı bir futbol oynayarak şampiyon olduğunu tartışma konusu haline getirdi. Kimilerine göre rakiplerini bu kadar domine edip sahadan süpüren bir takımı eleştirmek büyük bir nankörlük, kimilerine göre ise total-futbol adı altında rakibini ve seyircileri uyutmak anti-futbolun ta kendisi. Anti veya total olması bir yana insanların kendi ülkeleri şampiyon olduğunda dahi oynadıkları futbola eleştirel bakabilmeleri ve sadece oyun hakkında bu kadar kafa patlatmaları, belki de bizim ülkemizin neden oralarda olamadığının bir göstergesi. Dünya çapında isim yapmış futbol düşünürleri de bu konu hakkında birbirlerine girmiş durumdalar. The Guardian yazarı Sid Lowe'a göre futbol evriminin geldiği son nokta bu ve herkes kendisine İspanya modelini örnek almalı. Futbol düşünürü Danny Dyer ise futbolun şov dünyasının bir parçası olduğunu ve şov dünyasının temelini oluşturan seyirci faktörünü kimsenin sıkmaya, oyundan soğutmaya hakkı olmadığını savunuyor. “İspanya'nın Rıdvan Dilmen'i” diyebileceğimiz Michael Robinson ise, “Sıkıcı veya eğlenceli, bunun bir önemi yok. Ortada kazanan bir takım var ve kazananlar her zaman haklıdır” diyor. Peki gerçekten kazananlar her zaman haklı mıdır? Oyunun tarihsel evrimi gerçekten en son ve en mükemmelleşmiş halkasında mı? Ve de asıl soru: İspanya 2014'te de kazanır mı?
Sadece oyunu ele aldığımızda ve taktiklerin, stratejilerin tarihsel evrimini incelediğimizde aslında bu sorulara birkaç cevap üretebiliyoruz. Bu cevaplar tahmin ve temenni olmaktan öteye gitmese de birçoklarına göre İspanya da artık değişmek zorunda. 80'lerin başında bir teknik direktöre “defansla orta sahanın arasında bir adam koy” deseniz sizi futbolu bilmemekle suçlayabilirdi, ya da aynı tarihlerde bir futbolsevere “bundan 20 sene sonra libero diye bir şey olmayacak, nam-ı diğer sweeper'lar tarih olacak” diye buyursanız sizi futbol katili ilan ederdi. Oyunun evrimi öyle bir yere geldi ki şimdilerde de santrforların sonunun geldiği, çakma 9'ların oyunun kilit ismi olduğu bir dünyadayız. Çocukluğu 90'lara denk gelenler için bu durum tam bir kabus, nitekim Kluivert'la, Inzaghi'yle, Batistuta'yla büyüyen bu nesil, belki de o yüzden İspanya'nın bu oyununu sıkıcı bulup bir türlü benimseyemiyor. Birçok futbolsevere göre sahaya 4-6-0 dizilip, topa 90 dakika hakim olup rakibi koşturmak sadece total-eziyet yaşatıyor. Ne kadar kazanan sistem olursa olsun, futbolun evrimi bir gün bu tiki-taka olayına da dur diyecek. Aslında, “Şerefli mağlubiyet devri bitti, her takım her takımı yenebilir” geyiği 2004'te Yunanistan'la birlikte pratiğe de dökülünce, artık hemen hemen her takımın defans yapabildiğini gördük. Bundan sonra defansif olarak değil, hücum farklılıklarını oluşturabilen takımlar evrimin bir sonraki halkalarını oluşturacak. Üstelik bu sistemin kusursuz olduğuna kanaat getirmek için Iniesta-Xavi devrinin ardından Thiago Alcantara-Javi Martinez'le de bu sistemin yürüyüp yürümediğini görmemiz lazım. Lakin İspanya'nın geliştirdiği bu oyunu izlerken, “sistem mi kusursuz yoksa jenerasyon mu” diye aklımdan geçirmeden edemiyorum. Yazının geri kalanı futbol yazarı Julio Maldonado'dan:
“Çocukken okul takımında oynardım. Madrid'de yerel turnuvalara katılırdık. Sıkıcı ders aralarında birkaç saat hayatımın en mutlu anlarını yaşardım. Takım kaptanımız biraz bencil biriydi, adı Pablo. Topu ayağına aldığında hiç pas vermez, direkt kaleye yönelip şut çekerdi. Ben defans olduğum için fazla umursamazdım ama takımda herkes gizliden gizliye ondan nefret ederdi. Hepimizden yetenekliydi ve topla çok estetik duruyordu, ben onu izlemeyi seviyordum. Ancak bu oyun topla oynanan bir oyun ve topu başkalarına vermediğiniz zaman onlar sizden nefret eder. İspanya Milli Takımını biraz Pablo'ya benzetiyorum. Yetenekli ve topla beraber çok estetik. Ancak insanlar bu durumdan nefret etmeye başlıyor çünkü başkalarına topla oynama fırsatı vermiyorlar. Hiçbirimiz tarihin en iyi takımının birden bire en sevilmeyen takımlardan birine dönüşmesini istemeyiz. Ancak 2014 öncesi içimde kötü bir his var. İspanya şu anda oluşturduğu bu mükemmel sistemi biraz güncelleyemezse, yeni gelişen sistemler bizi ekarte edecek. Okuldaki koçumuz Pablo'ya bir şekilde pas vermeyi öğretmişti, İspanya'nın da bir şekilde kendi sistemini sürekli olarak geliştirmeye ihtiyacı var. Yoksa bu sistem de tarihteki güzel ekollerden biri olarak rafa kaldırılır”
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam