Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

ergin ataman, röportaj,

Eurosport
TarafındanEurosport

Güncellendi 15/06/2012 - 16:46 GMT+3

Üç kupalı Beşiktaş Milangaz'ın başantrenörü Ergin Ataman, yönetimle görüşme hâlinde olduğunu söylerken, son günlerde çıkan Galatasaray'dan teklif aldığı iddialarını reddetti ve Unics Kazan'ı işaret etti. İşte Ataman'ın Eurosport.com Türkiye'ye özel açıklamaları...

ergin ataman, beşiktaş milangaz

Görsel kaynağı: AA

Üç kupalı şampiyonluk, kariyerinizi düşündüğünüzde size ne ifade ediyor? Nereye koyarsınız bu başarıyı?
Beşiktaş ile üç tane kupa kazanmanın farklı bir tecrübe olduğunu söylemek yanlış olmaz sanırım. Hiç kimsenin bunu beklediğini ben tahmin etmiyorum. Beşiktaş gibi camiada kupa kazanmak, bu kadar büyük bir kulüpte şampiyon olmak kariyerim açısından elbette çok önemli. Ayrı bir heyecan oldu. Siena’da, Efes’te ve Ülker’de kupalar kazandık ama baktığınız zaman Siena 100.000 kişilik bir şehir. Ancak Beşiktaş’ın 15-20 milyon taraftarı var. Çok daha büyük bir insan kitlesi tarafından takip ediliyorsun, insan ister istemez heyecan duyuyor. Final serisinde Beşiktaşlıyım diyen herkes ekran başında seni, kupayı almanı izliyor. Bu garip ve güzel bir duygu.  
Türkiye açısından bakarsak bu sezon kariyerimin en başarılı yılı. Avrupa açısından bakarsak da, Efes ve Siena ile birer kez Final-Four oynama başarısı gösterdiğim sezonlar en iyi tecrübelerim. Ki bence TBL, Avrupa’nın en iyi ligi. Yatırım ve oyuncu anlamında, ek olarak seyirci konusunda zirvedeyiz. Bu ligde iki tane kupa kazanmak, üstünde bir de Avrupa’da şampiyon olmak… Şu an için tartamıyorum.
Seri boyunca hem Beşiktaş, hem de Efes tarafı hayli gergin açıklamalarda bulundu. Örneğin Engin Özerhun’un hakemler hakkında yaptığı yorumlara siz basın toplantılarında cevap vermiştiniz. Bir de, bizim tribünden görebildiğimiz kadarıyla beşinci maçın başında Zouros sizin yanınıza gelip bir şeyler söyledi, siz ona bir şeyler söylediniz… Ardından Zouros tekrar yanınıza yaklaştığında dönüp gittiniz. Orada ne oldu?
Serinin ilk maçından sonra,  Zouros’un bir açıklaması vardı basın toplantısında. “Hakemler bize çok faul çalıyorlar, Beşiktaş’ta ise sertliğe izin veriyorlar. Böyle iş olmaz” tarzında bir şey demişti. Zouros’un açıklamaları üzerine aynı soruyu bana da sordular basın toplantısında, ben de şu cevabı verdim: “Anadolu Efes takımı 12 oyuncuyla 40 dakika boyunca pres yapma üzerine kurulu. Bense, 6-7 oyuncuyla onları daha korumalı bir biçimde savunma yapıyorum” Belli ki bu açıklamalar Zouros’a dokunmuş. Maç öncesine benim yanıma geldi “Sana çok saygı duyuyorum ama sen benim fikirlerime saygı göstermiyorsun” dedi. Ben de ona “El sıkışırken bunu konuşmanın, tartışmanın yeri değil” diye cevap verdim. Üçüncü maçın sonunda ise Zouros’un yanına gittim, “Hawkins’e faul çalmadılar, bak gördün mü? Bunun mânası yok” dedim. Dostane bir biçimde bunu ona anlatmaya çalıştım. Ben  sadece Pops Mensah-Bonsu’nun kaşının açıldığı anda gerginlik yaşadım. Pops kenara geldi, kaşını hakeme gösterdi; Zouros da kenardan Pops’u hakeme gösterip gülüyordu. “Teknik faul çal” falan dedi, ona kızdım. Pops’un kaşının açıldığın farkında değil, onun hakeme itiraz ettiğini sanıyor. Bunun mantığı yok. Kendi fikirleridir, her pozisyona itiraz edebilirler; isterlerse dört kişi de oynayabilirler, kendi bilecekleri iş. Üç kişi oynarlarsa bizim için daha iyi olur.
Bunlar komik şeyler. Türkiye’de hiçbir hakem, antrenörün baskısı altında kalmaz. Efes tarafında böyle bir kompleks oluşmuş sanıyorum. Zouros’ta ben onu hissettim. “Ergin Ataman’ın hakemler üzerinde bir etkisi varmış gibi” davrandılar. Bu bütün kenar yönetimine yayılmış ancak yanlış bir düşünce. Engin Özerhun’un da her maç sonunda bir yakınması, bir hakem beyanatı oldu.
picture

ergin ataman, röportaj

Görsel kaynağı: Eurosport

Doğuş’un basketi?
Açıkçası o an için, öyle bir hücum yapacaklarını düşünemedim.  Kritik bir maçtı,  kazansaydık şampiyonluğa ulaşacaktık. Karşılaşma birçok kez gitti geldi. Son saniyede Hawkins’e hücum ribaundu, faulü atamaması, çalınmayan fauller… Bir saniyenin altında, onu o anda hissedemedim.
Geçenlerde “Ben işsiz bir antrenörüm” şeklinde açıklamanız vardı. Dün de yönetimle görüşmeye gittiğinizi söylemiştiniz, son durum ne? Sözleşmenizin yaz dönemine kalmayıp, sezon ortasında uzatılmasını ister miydiniz?
İşsiz antrenörüm derken şunu söylemek istedim: Sezon bittiği anda benim kontratım bitti. Bunun anlamı da, benim herhangi bir takımla, herhangi bir anlaşmamın bulunmuyor oluşudur. Kulüple yaptığım son görüşmede net bir sonuç çıkmadı. Hâlen durum belirsiz. Milangaz yönetim kurulu hafta başında toplanacak, sporsorlukla ilgili kararını verecek. Bu durumda da benim söyleyebileceğim bir şey yok. Beşiktaş tarafı da, Milangaz’ın sponsorluk kararını bekliyor. Ona göre bir bütçe, ona göre bir yapılanma planlanacak. Açıkçası ben de şu an bunu bekliyorum. Bu kadar başarılı olduktan sonra ayrılmak gibi bir düşüncem yok. Fakat artık taraftar, camia başarıya alıştı. Önümüzdeki sene Euroleague’de oynayacağız. Buradan sonra sponsorsuz devam edersek, bir geriye dönüş olursa ben kalmam. Kalıp da ne yapacağım ki?
Bir süreç var ama bu aynı zamanda risk teşkil ediyor. Her açıdan tehlikeli bir dönem. Herkesin bu riski aldığını söyleyebilirim. Bu süreçte biz oyuncularımızı kaybedebiliriz, ben de gidebilirim ama gönlümüzde bırakmak olmadığı için biz de bu riskli sürece dahil olduk. Şahsen ben gelen teklifleri erteliyorum. Belki bir hafta sonra herkes, her takım koçunu bulacak ama ben işsiz kalacağım. Nitekim hepimiz profesyoneliz.
Antrenörüyle, oyuncusuyla çok başarılı olmuş kulüpler sezon ortasında eğer tarafların sözleşmesi bitiyorsa, onları uzatıp gelecek sezonun planlamasını yapmaya başlar. Ancak Beşiktaş bunu yapamadı keza sponsorunun sözleşmesi bitiyordu. Haliyle bütçe olmadan bu tür işlere giremezsiniz. Misal Carlos Arroyo yarın bir takımla imzalayabilir. Aynı durum benim için de geçerli.
Geçen sezonun bütçesi 8 milyon dolardı, bu yıl da çok fazla bir şey istemiyorum. 10-11 milyon dolara rahat biçimde anlaşırız. Konuşulan 15-16 milyon dolarlar çok fazla.
picture

ergin ataman, araba

Görsel kaynağı: AA

Avrupa’da büyük bir koç sirkülasyonu olması bekleniyor. Adı uzun süre Fenerbahçe ve Efes ile anılan Ettore Messina CSKA’ya gitti, Obradovic 13 sezonun sonunda ayrıldı… Pianigiani ve Ivkovic’in görevleri de sıkça speküle ediliyor. Önceki röportajlarımızda Siena başkanı Minucci ile iletişiminizin çok iyi olduğunu söylemiştiniz, size o kanattan gelen teklifler var mı?
Şu an için Siena’dan herhangi resmi bir teklif yok. Öyle bir dönemdeyiz ki, herkes herkesi tartıyor. Teklif gelmedi ama telefon geldi.  Fikir alışverişleri oluyor. Minucci ve tüm oradakiler hep bizim dostlarımız. Ancak sizin de dediğiniz gibi, sirkülasyon başladığı zaman gerisi çorap söküğü gibi gelecek.
Başkan Minucci yeniden yapılanmayı sever, sanırım bu sezon da ona benzer bir şey planlıyor. Bo McCalebb %90 ayrılacak. Örneğin benim orada olduğum dönemin sonrasında bir-iki sezon Carlo Recalcati geldi, ardından da takımı benim yardımcım Simone Pianigiani’ye emanet ettiler. Şimdi de Luca Banchi diye çok iyi bir yardımcıları var. Daha önce de Livorno ile birinci ligde çalışmışlığı var. Yönetim o yolu da tercih edebilir. Ek olarak, bir süredir Montepaschi’nin sponsorluktan çekileceği konusunda iddialar vardı ama geçen Minucci ile konuşmamızda bana bunun olmayacağını söyledi. Montepaschi, Siena ile iki yıl daha devam edecek.
Şöyle bitireyim, Siena’da kadronun gençleşeceği kesin. Pianigiani de kalabilir, Banchi de başa geçebilir, başka bir antrenör de tercih edebilirler. Eğer başka koç  Siena’ya geçecek olursa, tabii ki adaylardan biri benim.
Galatasaray’dan teklif aldınız mı?
Hayır, Galatasaray’dan teklif almadım.
Ciddi anlamda teklif aldığım kulüp: Unics Kazan. Ben onlardan final serisinin sonuna kadar bir süre istemiştim, sağ olsunlar beklediler. Unics her sene ciddi yatırım yapıyor. Bu sene Top 8’e çıktılar, ligi altıncı sırada bitirdikleri için Euroleague’de direkt katılım hakları yok ama ön eleme oynayacaklar. Düşünme aşamasındayım, çok ciddi ve ısrarlı yaklaştılar bana. Nitekim ben de memnunum bu durumdan. Bir Türk antrenörün böyle büyük bir Rus kulübünden teklif alması çok güzel bir şey. Yaklaşık iki hafta boyunca final serisinin sonlanmasını beklediler, şimdi de Kazan’a gelmemi istiyorlar.
Oraya gidip, yapılanmayı görmem lazım. Oyuncu  gibi hemen öyle kontrata imza atamam. Parasal konuda anlaştık ama yönetimi ziyaret etmem gerekiyor. Aslında bu hafta Kazan’a uçacaktım ama bir hafta daha süre istedim. Önce Beşiktaş’la konuşacağım, diğer türlüsünün doğru olmadığını düşünüyorum. Kazan’ın beni bekleyip beklemeyeceğini de zaman gösterecek. Önümüzdeki Çarşamba gününe kadar beklerlerse ciddi bir teklif mevcut.
picture

beşiktaş milangaz ergin ataman şampiyon

Görsel kaynağı: AA

Taraftar sorularından birine geçelim. Seri genelinde, dar rotasyonla oynamanıza rağmen mola almak için hep çeyrek sonlarını beklediniz. Periyot ortalarında hiç mola almadınız. Neden?
İyi gidiyorduk herhalde. Benim molayı işaret etmem için, stratejik açıdan hazırlıklarımızın tersi bir görüntü olması lazım. Böyle bir duruma denk gelmemişim demek ki. Zaten oyuncular ilk ve üçüncü çeyreğe dinlenerek başlıyorlar. Benim felsefemde bir oyuncunun performans düşüklüğü ve taktiksel hata dışında karşılaşmanın ilk 10 dakikasında değişmesine gerek yok. Bu yüzden ben oyuncularımı dinlendirmek için mola alan bir koç değilim.
Şampiyonluğun ardından Abdi İpekçi’deki basın toplantısında gülerek “Taraftarın benden beklediğini yapıyorum ve Beşiktaş Futbol Takımı’nın başına geçiyorum” demiştiniz. Biz ilk etapta espri sanmıştık ama galiba ciddisiniz?
Sezon boyunca, özellikle sene sonunda Beşiktaş Futbol Takımı’ndaki soruna oranla, basketbol şubesinde tam tersi  olarak kayda değer bir başarı vardı. Aynı kitlenin takip ettiği bu durum için yüzlerce tweet aldım. Bunlar hep iyi niyetli şekilde, bana övgü için yapılan yorumlar. Bu kadar çok yorum gelince, insanda ister istemez bir soru işareti beliriyor. Bakıyorsunuz futbola, onda da üç-tane sistem var. Diğer yönden, futbol antrenörünün basketbol koçu kadar sahaya direkt etkisi yok. Anlık müdahaleler söz konusu değil. Sürekli oyuncu değiştirmiyorsun. İyice analiz ettiğin zaman, o da antrenör sen de antrenörsün. Bir liderlik, takım disiplini söz konusu. Düşündüğüm zaman,  bir-iki aylık iyi bir kursa futbolda teknik direktör olabileceğimi düşünüyorum. Bu demek değil ki istiyorum ama bunu yaparım. Tabii şöyle de bir şey var, Ergin Ataman olarak basketbol dünyasındaki her detaya hakimken futbolda bu yok. Sıfırdan başlamak zorundayım. Belirli süre geçtikten sonra ona da hakim olurum, zor bir şey değil. Sadece bir süreç. Benim şunu yapmam lazım; bir yıl basketbol  antrenörlüğünü bırakacağım, her şeyimle futbola konsantre olacağım. Gideceğim Serie A’da, Premier Lig’de bulunup, araştırmalar gerçekleştireceğim. Döndüğümde kralını yaparım.                                                         
Futbola ilgim var. Efes’in başındayken, oyuncularımı Türkiye-İngiltere maçına götürmüştüm örneğin. İyi bir izleyici olduğumu  söyleyebilirim. Yine de, “Ergin Ataman havaya girdi, futbol takımı çalıştıracak” gibi bir düşünce olmasın. Ancak tekrar söylüyorum, futbol antrenörleri de gelip benim yanımda basketbol koçluğu yapmak için çalışsa rahatlıkla bu işi başarabilir. Sadece biraz daha zorlanırlar çünkü basketbolda teknik işin içine giriyor. Futbolda da psikolojik yönden çok daha büyük baskı var.
picture

ergin ataman

Görsel kaynağı: AA

GSBonus kart kullandığınız konusu doğru mu? Galatasaray taraftarı birçok platformda bunu konuşuyor...
Doğru, GSBonus kullanıyorum. İlk bu külüplerin kartları çıkmaya başladığı zaman ben Efes’i çalıştırıyordum. Benim de Galatasaray sempatizanı olduğumu bilen yönetimdeki yakın bir arkadaşım, jest olarak bana GSBonus gönderdi.  Beşiktaş bu kart işlerine yeni başladı. Bir seneye yakındır çalışıyorlar. Bazı gelişmeler oldu, beni aradılar ama henüz bana ulaşan bir kart yok (gülüyor). Gelsin ikisini de kullanırım benim için sorun olmaz.
Bu kartlara restoranlarda birçok indirim oluyor. Hatta hafta sonu iki günlük ufak bir tatil yapacağım, siz gelmeden önce uçak bileti yaptım. GSBonus’a da indirim yapıyordu, onu kullandım (gülüyor).
Gelecek sene için, takımın başında kaldığınızı düşünürsek; hangi salonu tercih edeceksiniz?
Ben gelecek sezon takımın başında olsam da olmasam da Beşiktaş’ın Euroleague maçlarını Akatlar’da oynayamayacağı bir gerçek. Ya Sinan Erdem’de, ya da Abdi İpekçi’de mücadele edilecek. Diğer yönden, Fikret Orman ile yaptığım görüşmede; başkanın kafasında 12.000 kişilik bir salon yapma fikrinin olduğunu öğrendim. Bu konuda da Beşiktaş Belediyesi’nin bize yardımcı olması lazım. İsmail Ünal’a büyük görev düşüyor, Avrupa’da birçok salon belediyelerin. Beşiktaş, belki de Türkiye’nin en zengin belediyesi. Arsalar çok pahalı olabilir ama bu takım da semtin takımı.  Fenerbahçe Ülker Arena gibi bir salon bu taraftara yakışır. 
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam