Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Kendini bulmak

Eurosport Türkiye

Güncellendi 25/04/2017 - 16:01 GMT+3

Türk takımlarının damga vurduğu THY Euroleague play-off turunda ikinci hafta öncesinde Doğa Üründül son durumu kaleme aldı.

Fenerbahçe ile Panathinaikos, Bogdan Bogdanovic

Görsel kaynağı: ASN

Panathinaikos-Fenerbahçe maçının oynanacağı gün Fenerbahçe’nin yıldızı Bogdan Bogdanovic, Instagram profiline Eminem’in “Lose Yourself(Kendini Kaybet)” ‘inden şunları yazdı;
Look, if you had, one shot; or one opportunity/Bak, eğer tek bir atışın olsaydı; ya da tek bir fırsatın
To seize everything you ever wanted, in one moment/İstediğin her şeyi bir dakikada kapmak için
Would you capture it, or just let it slip/Onu yakalar mıydın? Yoksa kayıp gitmesine izin mi verirdin?
Play-offların ilk haftası, ev sahibi avantajına sahip olan takımların evinde oynanan iki maçla başladı. Bazı takımlar vardır ki, zor anlarda kendilerini bulurlar ve bu dakikalarda Anka Kuşu gibi küllerinden yeniden doğarlar. Bunun tersi olarak da, Euroleague hafızası, işler kızıştığı anlarda kaybolup giden ekiplerle doludur. Bakalım geride bıraktığımız iki maçta, hangi takımlar Bogdanovic’in alıntı yaptığı gibi eline geçen fırsatları sıkıca tuttu veya kayıp gitmesine izin verdi?
Panathinaikos 0-2 Fenerbahçe
Fenerbahçe, son 8’e çok formda girememişti. Sene boyunca sakatlık problemlerinin yarattığı ofansif tıkanıklık, Vesely-Dixon formsuzluğuyla birleşince doğal olarak ortaya negatif düşünceleri çıkardı. Fakat unutulan bir konu vardı. Rudy Tomjanovic’in, kötü geçen normal sezonun ardından kazanılan, 1995 NBA şampiyonluğundan sonra söylediği gibi, bir şampiyonun yüreği asla hafife alınmamalıydı. Temsilcimiz, Koç Obradovic önderliğinde içselleştirdiği kazanan kimliği, Panathinaikos’la oynanan ilk maç, birinci periyottan itibaren sahaya yansıdı. Atina takımı geçen haftaki rehberde yazdığım gibi, iki maçta da kademeli olarak yaratıcı oyuncuları maça dahil etti ve buradan ürettiği hücum enerjisini maçın son periyodunda maksimum seviyeye çıkarmaya çalıştı. Takımımız ise maçın hava atışıyla birlikte savunmada oluşturduğu blok tehditleri ve Bogdanovic’in hücumdaki top paylaşımı üzerine çizilmiş setlerle başladı. Panathinaikos için, ilk maçın ikinci yarısında toplamda bulduğu 16 sayı, aslında bulundukları psikolojiyi çok net anlatıyor. iki maçta da Udoh’un oyunda olduğu anları ayrı tutmak lazım.
Toplamda 66 dakika sahada kalan yıldız uzun, ortalama olarak %71’le 15 sayı, 5.5 ribaunt, 2.5 asist ve 3 blokluk harika bir performans ortaya koydu. Udoh’un maç içinde, periyotlar ilerledikçe üç sayı çizgisine doğru çıkıp savunmayı oradan başlatması, Pana oyuncusu Mike James için topla penetre koridorları yaratacağı bekleniyordu, öyle de oldu. Fakat ikinci maçın, ikinci yarısından itibaren şu ana kadar serinin yıldızı olan Bogdanovic, James’i savunmaya başlayınca, Yeşil-Beyazlıların en güvendiği hücum silahı çalışamaz hale geldi. Hazır Sırp oyuncudan bahsetmişken, serinin ilk iki maçında, Avrupa basketbolunda gördüğümüz en dominant performanslardan birini gösterdi. %69- 2 sayılık, %71.4-3 sayılık atışlarla, ortalama olarak 24 sayı buldu. Sadece bu bile efsane olmaya adayken, 6.5 ribaunt, 5 asist, 1 top çalma ve 2 blok daha ekledi. Bogdanovic uzun kollarıyla birlikte hızlı ilk adımı sayesinde önünde duran savunmacıları çok rahat ekarte etti ve sürekli skor üretti. Bu sayıları o kadar akıcı şekilde motoru hiç durmadan devam ettirdi ki, rakip savunma sadece izlemekle yetindi, oyuncumuza atış esnasında faul bile yapmayı beceremediler. Panathinaikos’un işi mucizelere kaldı. Fenerbahçe 14 sayı geri düştüğü anda bile maçı kontrol eden taraf olup, buraların büyük ağabeyi benim diye bas bas bağırıyor.
Olympiacos 1-1 Anadolu Efes Zıtlıkların eşleşmesi diye isimlendirebileceğimiz seride, temsilcimiz Efes zorlu Pire deplasmanından bir galibiyet çıkarttı ve Abdi İpekçi’de rakibini eleme yolunda eline çok büyük bir şans geçirdi. Bu iki takım karşı karşıya geldiklerinde ya Olympiacos’un temposunda oynanacak ve düşük skorlu maçlar izleyecek, ya da temsilcimiz kendi temposuna oyuna dikte ettirecek ve yüksek skorlu müsabakalar izleyeceğimizi tahmin ediyordum. Fakat iki takım da birbirlerinin oyunlarına hafif meylettiler, ilk maçta takımımız kendisini buraya taşıyan top paylaşımını kenara bırakıp teke tekler üzerinden panik atışlarla skor üretmeye çalıştı. Kırmızı-Beyazlılar ise sakinliğini korudu ve zaafımız olan Brown-Printezis eşleşmesini tüm maç boyunca zorladılar. Bir diğer uzun oyuncu Milutinov’un da pota çevresinde dominant performansı eklenince bu sezon içinde 8 kere geçebildikleri (en son 10 hafta önce) 87 sayıya ulaştılar ve seride 1-0 öne geçtiler.
İkinci maç öncesi sahada hangi Efes’i izleyeceğimiz merak konusuydu. Temsilcimizi izlerken oyunun akışkanlığını asist sayılarından anlayabiliyoruz. İlk maçta sadece 12 asist yapılmışken, serininde devamı olan ikinci maçta 21 asist yaptılar. Özellikle Olympiacos deplasmanında, takımımız için düşük sayılabilecek bir skorla maç kazanmak rakip için sağlam bir mesaj. Bu sezon 73 ve altında sayı ürettikleri maçlardan sadece Barcelona’ya karşı kazanmamıza rağmen, tüm maçı büyük bir soğukkanlılıkla oynamak ve savunmadaki zayıf halkamız Heurtel’in son topta Spanoulis’e top aldırmayacak kadar iyi savunması ciddi anlamda hanemize yazılabilecek büyük başarı. Seri şimdi İstanbul’da devam edecek, Efes kendi evinde vitesi yükselterek Olympiacos’un başını döndürebilirse zorlu seriyi kendi lehimizde bir zaferle taçlandırabilir.
Real Madrid 1-1 Darüşşafaka DoğuşSerinin başında Real Madrid uzunlarının, Daçka uzunlarına ağır basacağı tahmin ediliyordu. Bununla birlikte Koç Blatt’in zamanında Rusya Milli Takımı’nda yaptığı ve Maccabi’nin Euroleague şampiyonluğunda olduğu gibi kendisini sürpriz konuma yerleştirip buradan bir galibiyet formülü çıkarabileceğini düşünüyordum. Amerikalı Koç, ilk maçla birlikte şapkasından tavşan çıkarması gerekiyordu. Bu tavşan Slaughter oldu. Uzun oyuncu 5 aylık sakatlık periyodundan sonra sadece 10 günlük antrenmanla sahaya çıktı ve temsilcimizin rotasyonunda anahtar faktörlerden biri oldu. Takımımız, sene boyunca oynadığı, ters eşleşmeler üzerinden, düşük top paylaşımlı oyunu ilk maçta da sahaya koymaya çalıştı. Fakat takımın yıldızı olan Sergio Llull’u yavaşlatamayınca, ek olarak Gustavo Ayon’u da pota altında durduramayıp ilk maç kaybedildi.
Birinci maç seri öncesi bir hazırlık gibiydi ve Daçka esas hücum keskinliğine ikinci maçta ulaşabildi. Rotasyona eklenen Slaughter’la birlikte biraz daha dinlenme fırsatı bulan takımın genç pivotu Zizic, ikinci maçta kendisinden çok daha tecrübeli olan oyunculara karşı kariyerinin en özel günlerinden birini yaşadı ve 8/10-2 sayı isabetiyle 17 sayı üretti, 8’de ribaunt aldı. Buradaki 8 ribaundun, 3 tanesi ofansif olup ve direk olarak skora dönüşebildi. İlk iki maç sonunda görülen, olağan şüphelilerin yanına kim daha çok oyuncu eklerse onun bu seride öne çıkacağını öngörüyordum. Real Madrid’de Llull-Ayon sürekli üretiyorlar ve şu ana kadar ortalama 37.5 sayı ortalama ile oynadılar. Temsilcimizde ise Wanamaker-Clyburn birlikte 35 sayı buldular. Kritik nokta olan üçüncü skoreri Madrid temsilcisi ilk maçta, takımın tamamına paylaştırdı ve süre alan 11 oyuncudan en az 3 sayı çıkarabildiler. Takımımızda ise Wanamaker, Clyburn ve Harangody dışında çift haneli sayılara kimse ulaşamadı. İkinci maçta ise bunun tersi bir durum oluştu ve Eflatun-Beyazlılar’da Llull, Ayon’dan başka kimse çift haneli skorları göremedi. Temsilcimiz ise ilk maçtaki skor katkısı verenlerin yanına Wilbekin ve Zizic’i ekleyebildi. Buradaki ekleme bizi galibiyete götüren en önemli faktördü. Çarşamba ve Cuma günü evimizde oynanacak maçlarla serinin kaderi belli olacak. Real Madrid bu sezon İstanbul’da 4 maç kaybetti ki, bunlardan biri Daçka’nın sahasında oynanan mücadeleydi. Eğer İspanyol temsilcisi, Koç Blatt’in hamlelerine karşı aşırı reaksiyon gösterir ve sene boyunca oynadıkları yüksek tempolu oyundan vazgeçerlerse, temsilcimizin 2 galibiyetini daha görmemiz sürpriz olmaz.
CSKA Moskova 2-0 Baskonia Normal sezonu 2. bitiren CSKA için, bu turun daha kolay geçeceğini düşünüyordum. Lakin çok büyük bir hata yapmış ve inatçı Bask damarını göz ardı etmiştim. Aynı takım bayrağında olan keçi gibi, sürekli saldıran, ortaya düşen her top için mücadele eden bir takım vardı parkede. CSKA’yı birazcık hücum ritminin dışına itebilseler deplasmanda bir maç çalmaları içten bile değildi fakat Moskova temsilcisi iki maçta ortalama 94 hücum yaptı, buna karşılık olarak Baskonia’nın 74 hücum yaptığını görüyoruz. Aradaki 20 farka rağmen, Kırmızı-Mavililer ilk maçı 8 sayı farkla (98-90), ikinci maçı ise (84-82) Kyle Hines’ın serbest atışlarıyla kazanabildiler. Bu kadar ofansif fark olmasına rağmen Baskonia’nın maçlara tutunmasındaki yegane sebep, hücum keskinliğiydi. İlk iki maç sonunda İspanyol temsilcisi %62-2’lik, %41-3’lük ofansif keskinliğe ulaşınca, CSKA bir türlü vurup geçemedi ve hep yakın skorlu mücadeleler izledik. Seri şimdi İspanya’yada devam edecek. Seyirci desteğini arkasına aldığında harika performans ortaya koyan Baskonia, rekabeti 5.maça taşıması için evindeki maçları kazanması lazım ama işi çok zor. CSKA aynı Fenerbahçe’de olduğu gibi bu ortamların ve zorlukların takımı.
Play-offlar’ın ilk haftası geçildi. Temsilcimiz Fenerbahçe bu hafta içinde alacağı bir galibiyetle, diğer takımlarımız Darüşşafa ve Efes ise, kendi evlerinde oynadıkları iki maçı da kazanmaları halinde Final-Four oynamaya hak kazanacaklar. Eminem’in “8 mile” filminin isminin geldiği, zenginle-fakiri, iyiyle-kötüyü ayıran 8 millik kuzey sınırı gibi Play-offlar’ın bu haftası bizlere bu yolun hangi tarafında olduğumuzu gösterecek. Eğer kendimizi galibiyet sarhoşluğuyla kaybetmez ve yaşadığımız andan keyif almaya devam edersek, 3 takımımızı da Final-Four’da görebiliriz.
The moment, you own it, you better never let it go/O ana sahipsin, asla bırakmasan iyi edersin
You only get one shot do not miss your chance to blow/Tek bir atışın var bu şansı boşa harcama
Doğa Üründül
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam