Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Caner Eler Euroleague

Eurosport
TarafındanEurosport

Yayınlandı 27/03/2012 - 17:32 GMT+3

Euroleague'de play-off serileri tüm çekişmesiyle devam ederken, Galatasaray Medical Park da Virtus Roma'dan Nihad Djedovic'i transfer ederek gündemi oluşturdu. Caner Eler ile Basketbol Sohbetleri'nin sonuncusunda kristal küreye baktık.

panathinaikos, maccabi, euroleague

Görsel kaynağı: AFP

Josh Shipp'in Banvit maçındaki korkutucu sakatlığı sonrası o pozisyona bir süredir oyuncu arayan Galatasaray; Alan Anderson, Andres Nocioni derken bir anda Nihad Djedovic'i kadrosuna kattı. Sezonun geri kalanı için neler öngörmek lazım?
Bu dönemde çok yönlü, çok boyutlu oyuncu bulmak zor. Josh Shipp'in takıma kattıkları istatistik kağıdının çok ötesindeydi nitekim. Ancak Djedovic bu dönemde alınabilecek en iyi, sisteme en kolay uyum sağlayabilecek oyunculardan biri olduğunu söyleyebiliriz. Şutör, hareketli, hatta 1-2-3 numaraların hepsinde oynayabilecek potansiyele sahip bir isim. Penetre yeteneği çok üst düzey değil ama skorer tarzda bir oyuncu. Saha görüşü gayet iyi olan ama kopuk kopuk ve istikrarsız oynama tehlikesi barındıran bir genç oyuncu. Bu bağlamda Emir Preldzic'i andırıyor biraz, ama daha kısası. Oktay Mahmuti ile aynı dili konuşmaları da büyük avantaj keza bu adaptasyonunu kolaylaştıracaktır. Herkes onu geçen sene Roma'daki rolü ve Avrupa Şampiyonası'nda Bosna Hersek ile gösterdiği performansla tanıyor, genel oyuncunun karakterine bakarsak da geleceğe yönelik iyi bir transfer.
Burada tek handikap; beklentiye oranla oyuncunun tecrübe açısından yetersiz kalması olabilir, onu da geldiği takımın oturmuş yapısı itibariyle kolay atlatması muhtemel. Sözleşme şartlarını tam bilmiyorum ama gelecek sezon da takımda kalacaksa Galatasaray'ın önemli iş yaptığını belirtmek gerek. Djedovic belki o beklenen patlamayı henüz yapamadı ama iki sene önce şimdilerde Dario Saric'in olduğu gibi gündemdeydi. Bu açıdan, hani bazı oyuncular vardır ya hangi takıma koyarsan koy o aşı tutmaz ama bir takım bulursun "işte, tamam" dersin... Djedovic-Galatasaray ilişkisi de o yönde son bulabilir. Ortam son derece uygun çünkü.

Euroleague'de son sekiz maçlarının ilk bölümü diye tabir edebileceğimiz kısmı geride kaldı. CSKA ve Barcelona yola devam ederken, diğer iki seride çekişmeli maçlar görüyoruz. Peki bu hafta ne olur?
Barcelona – Unics Kazan
Kazan, Barcelona'ya nazaran daha limitleri olan bir takım, Barcelona’nın kadro derinliği burada fark yaratan etken. Yine iyi mücadele ettiler, Barcelona'ya göre kendilerini iyi hazırlamışlar gibi ancak kısaları Lyday, Greer ve bilhassa Domercant normal sezon etkinliğini gösteremediler. İkinci yarılarda yine klasik baskınlarını yaptılar fakat Barcelona'yı tam istedikleri gibi ısıramadılar. Beni şaşırtan bir olay da koç Xavi Pascual’ın tabularından biraz olsun taviz vermesiydi. Taviz belki doğru kelime olmayabilir, sistemin dışına çıkması diyelim. Sezon başından beri yavaş, belirli kalıplara dayanan hücumuna entegre etmeye çalıştığı Marcelinho Huertas’a kısa sürelerde de olsa dizginleri bırakmayı başardı. Huertas da kabuğunu kırarak farklı bir oyun oynattı. Pascual açısından, Barcelona açısından, Huertas açısından çok iyi haberler bunlar. Navarro da forma giriyor, bu da çok mühim Katalanlar için. Ancak hala CSKA'yı yenecek komple yapıdalar mı orası tartışılır. Uzunların savunmada perimetrede daha etkin kullanılması da kritikti. Seride kalan maçlarda Unics kısalarını daha iyi kullanabilirse ki burada Wilkinson'ın oynama durumu çok önemli, zira Veremeenko da o olunca daha iyi oynuyor, Barcelona'yı daha fazla rahatsız edebilirler. Ancak seriyi 3-0 Barça alacak gibi.

CSKA Moskova – Gescrap Bilbao
İki maç da benzerdi aslında. CSKA kapıyı tekmeleyen, Bilbao ise arkada durup direnç gösteren takım rolüne iyi büründü. Çok benzer oyunlar gördük. Fakat ilk maçta üçüncü periyotta, ikinci maçta ise dördüncü periyotta oyunu çözdü Rus ekibi. Kirilenko-Khryapa başrolde, Krstic’le birlikte eşi az bulunur değerdeler. Kirilenko kılavuz kaptan gibi herşeyi derli toplu hale getiriyor Teodosiç'i dahi, Khryapa vücudun motor sinir sisteminin merkezi gibi, Krstiç ise bu takımın fark yaratan oyuncusu... CSKA konsantre olduğunda ve top tüfek saldırdığında neler olduğunu gösterdi. Bilbao’nun içerden etkin olma şartını çok rahat nötralize etme gücüne sahipler. Bask ekibinin evinde bir maç kazanması, CSKA’nın 3-1 geçmesi seri sonuç isteği ancak sanki bu seride de 3-0 olacak gibi. Raul Lopez- Aaron Jackson- Vasiliadis üçlüsünün mutlaka yüksek yüzdeli oynamaları şart. Savunmada yine dayak atmaya devam edecekler. Başka şansları yok.
picture

2010-11 Serie A Lottomatica Roma Nihad Dedovic Ap/LaPresse

Görsel kaynağı: LaPresse

Panathinaikos - Maccabi
Bir kere geçen seneden bu yana Maccabi kan kaybetmiş, bu yıl çok fazla maç yapmaktan dolayı yıpranmış dahi olsa rekabetin psikolojik etkisinin nelere kadir olduğunu gösterdi. Bu iki takım yine özel anılar bırakıyorlar dimağlarda. PAO ise geçen seneye nazaran daha erozyona uğramış gibi gözükse de takımın yapay zeka standardı o kadar yüksek ki, en kabiliyetsiz oyuncuyu dahi getirseniz sistem onu kendine göre yoğurup işe yarar hale getirebiliyor. Ancak geçen yıla göre mesela biraz daha kolay dağıtabiliyorsunuz sanki Yoncaları. Diamantidis de geçenlerde verdiği bir röportajda çok güzel söyledi: “Dibe vurmuş bir takım, şampiyon bir takımdan daha istekli girer sezona.”
Maccabi ise özellikle boyalı alanı iyi parselledi ikinci maçta, sadece uzunlar anlamında değil, kısaların etkisi de var burada. Üstelik Hendrix ve Schortsanitis faul problemi yaşamasına rağmen. Diamantidis başta olmak üzere PAO'yu dış şut makinesine döndürdüler. İç dış dengesini bozdular. Kendileri de David Blu başta olmak üzere bu maçta çok daha yüzdeli oynadılar. Ayrıca sene başından Papaloukas olmasına rağmen alarm veren kısa rotasyonuna Ohayon'un toparlayıcı oyunu kilit rol oynadı. Geçen yıl ki kısa rotasyonunu çok arıyor Blatt. Saha avantajı Maccabi'ye geçse de PAO hala seride favori takım. Lakin eğer Maccabi geçen seneden izler taşısaydı, bu PAO karşısında favori olurdu. Yine de beşinci maç kokusu var seride...
Montepaschi Siena - Olympiakos
Bu serinin ilk maçı tam ‘Ummadık taş baş yarar’ sözünün uygulamalı bir haliydi. Kimse Olympiakos’tan böylesine bir direnç beklemiyordu. Fakat belli ki geçen seneki o hayalkırıklığını fena kafaya takmışlar. Tüm oyuncular aynı değil ama süperstar ve koç o kadrodan. Özellikle son periyot performansları, müthiş mücadeleci oyunları, sürekli çizgiye gitmelerini sağlayan sistemleri onlara bir zafer getirdi. Siena ikinci maçta da benzer bir kabus yaşamaya yakındı ama iyi hallettiler. İbre hala Siena’da ama kolay bir seri olmayacağı çok belli. Spanoulis müthiş bir liderlik sergilerken, Printezis'in kendini buluş sezonunda zirve yaptığı iki maç oldu belki de. Dorsey ve Law da önemli spesifik katkılar veriyorlar. McCalebb ve arkadaşları savunmada istedikleri ritmi tutturamayınca hücumda yüksek yüzdeli oynadıkları ikinci maçta dahi tehlike yaşadılar. İlk maçta Andersen'in o kadar skorer olması dahi sistemin gedik vermesiyle alakalıydı. Lakin ikinci maç Lavrinovic, Rakocevic yan rolleri alınca daha sağlıklı bir yapıyla oynadılar. Psikolojik savaş kilitleri açacak gibi. Dediğim gibi ibre yine de Siena tarafında.
picture

Olympiakos Montepaschi Siena

Görsel kaynağı: Eurosport

Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam